2 Ocak 2015 Cuma

İngilizce Deyimler ve İfadeler 46

English Expressions & Phrases

play hard to get

= to pretend you do not care; you do not want him
    to pretend to not be interested (to make the other person increase their efforts)
    to pretend not to want something that you actually want

= kendini ağırdan satmak, kendini naza çekmek
    zor kızı/erkeği oynamak, zor ulaşılanı/elde edileni oynamak
    biriyle/bir şeyle olduğundan daha az ilgileniyor gibi görünmek
    aslında umursuyorken umursamazmış gibi yapmak
    gösterip de vermemek, yüz vermemek, nazlanmak



* Don’t try to play hard to get. I know you love me.
  (Nazlanmayı/kendini ağırdan satmayı/zor kızı oynamayı bırak. Beni sevdiğini biliyorum.)

* Why won't you call him back? Are you playing hard to get?
  (Neden onu tekrar/bir daha aramıyorsun/onun aramalarına geri dönmüyorsun? Zor kızı mı oynuyorsun?)

* When Tom invites you to go on a date, you could play hard to get.
  (Tom sana çıkma teklif ettiğinde, kendini ağırdan satabilirsin/zor kızı oynayabilirsin.)

* She says she doesn't want to go out with him but she's just playing hard to get.
  (Onunla çıkmak istemediğini söylüyor ama aslında zor kızı oynuyor/kendini ağırdan satıyor/naza çekiyor.)

* Why don't you return any of his calls? Are you playing hard to get?
  (Neden onun hiç bir aramasına geri dönmüyorsun? Naz mı yapıyorsun/zor ulaşılanı mı oynuyorsun?)

* Professor Brown is playing very hard to get, I know he will accept our offer and come to teach here.
  (Profesör Brown kendini ağırdan satıyor, inanıyorum/eminim, teklifimizi kabul edip buraya ders vermeye gelecek.)

* She said he was avoiding her, but maybe he was just playing hard to get.
  (Onun uzak durduğunu/yakınlık göstermediğini söyledi, ama kendini ağırdan satıyor/naza çekiyor olabilir.)

* I know he has no appointments tomorrow; he's just playing hard to get.
  (Yarın bir randevusu yok biliyorum, sadece kendini naza çekiyor/ağırdan satıyor.)

* Nicole is very popular, perhaps because she plays hard to get.
  (Nicole çok popüler biri, belki de zor kızı oynadığı içindir.)

* I hate it when guys play hard to get. They should just be upfront and honest.
  (Erkeklerin kendini naza çekmesinden/zor erkeği oynamasından hiç hoşlanmıyorum/kıl/uyuz oluyorum. Sadece açık sözlü ve dürüst olmaları gerekiyor.)

* I don’t know why Sarah’s playing hard to get. I know she likes me, but she won’t call me back.
  (Sarah niye naz yapıyor anlamış değilim/bilmiyorum. Beni sevdiğini biliyorum ama aramalarıma geri dönmüyor.)

* Bill decided he would accept the job if it was offered rather than playing hard to get in the hope of being offered more money.
  (Bill daha fazla para teklif edilir umuduyla/beklentisiyle kendini ağırdan satmaktansa teklif edildiği takdirde/eğer teklif edilirse işi kabul etmeye karar verdi.)

* Playing hard to get is fun. I like getting attention from lots of different guys and not telling any of them who I like the best.
  (Zor kızı oynamak keyifli birşey. Bir sürü değişik/farklı erkeğin dikkatini çekip hiç birine hangisinden daha çok hoşlandığımı söylememeyi seviyorum.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder