29 Ocak 2015 Perşembe

İngilizce Ders 24

Youtube Video Watching & Listening
I Love The Ocean
Dersimizin listening/dinleme parçasına bu linkten ulaşabilirsiniz.

Metni okumadan önce beş defa dinleyin. Metni kabataslak okuyup konu hakkında fikir sahibi olduktan sonra beş defa daha dinleyin. Metni İngilizce-Türkçe ve Türkçe-İngilizce çift yönlü kelime, sıfat-isim tamlaması ve edat takımlarının manalarını çıkararak okuyun. Cümle tercümelerini yapın. En son beş defa daha dinleyin.



DERSİN ÇÖZÜMÜ

Patty - That was fun! I love the ocean.
(Eğlenceliydi/güzeldi/iyi/güzel eğlendik. Okyanusa/denize bayılıyorum.)
Roger - Me, too. Swimming is fun.
(ben de. Yüzmek eğlenceli/güzel oluyor.)
Daisy - I like swimming in a pool better, though.
(Ben yine de-okyanusa rağmen/karşın//okyanustansa/denizdense- havuzda yüzmeyi tercih ederim/daha çok seviyorum/severim.)
The water is cleaner, and it doesn't have salt in it.
(Su temiz oluyor, tuzlu da olmuyor hem.)
Roger - Well, you don't have to drink the ocean water.
(Okyanus/deniz suyunu içmen gerekmiyor ki/içmek zorunda değilsin ki.)
Daisy - I didn't try to drink it. You splashed me.
(Suyu içmeye çalışmadım ki. Sen yüzüme sıçrattın/attın.)
The water went into my mouth.
(Su ağzıma girdi/kaçtı.)
Roger - I'm sorry.
(özür dilerim/üzgünüm.)
Daisy - No, you're not.
(Hiç de üzgün değilsin.)
Roger - You're right.
(Haklısın/evet doğru söylüyorsun/evet bildin.)
***
Patty - There aren't very many people in the ocean today.
(Bugün denizde çok/pek kimse yok.)
Roger - Maybe Chinese people don't like to swim.
(Belki Çinliler yüzmeyi sevmiyordur/Çinliler yüzmeyi sevmiyor olabilir.)
Daisy - No, you're wrong.
(Hayır/yok, yanlışın var/yanılıyorsun.
I see Chinese people at the pool all the time.
(Ben Çinlileri sürekli havuzda görüyorum.)
Some of them are great swimmers.
(Kimileri/bazıları çok iyi yüzüyor/yüzücüler.)
Roger - Oh. Well, maybe they are not here to swim.
(Buraya yüzmeye gelmiyor olabilirler.)
Maybe they just come to the beach to have fun.
(Belki de plaja sadece eğlenmek için geliyorlardır.)
Dayse - That's why we're here!
(Biz de o yüzden geldik ya/buradayız ya!)
***
Patty - Hey, guys, let's go for a walk along the beach!
(Hey çocuklar/arkadaşlar/millet! Haydi sahil boyunda yürüyüş yapalım/yürüyüşe çıkalım/gidelim.)
Roger - OK.
(tamam/olur.)
Dayse - I'm going to lie here on my towel a little longer. I want a tan.
(Ben burada havlumun üzerinde biraz daha uzanacağım/yatacağım. Bronzloşmak istiyorum.)
Roger - Come on! You can go with us and get a tan at the same time.
(Hadi! Bize eşlik ederken aynı zamanda bronzlaşabilirsin de.)
Dayse - Oh, all right.
(Pekala/tamam.)
Patty - But first, you both really need to put on some suntan lotion!
(Ama önce, ikinizin de biraz güneş kremi sürmesi lazım/ikiniz de biraz güneş kremi sürmelisiniz.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder