22 Ocak 2015 Perşembe

İngilizce Ders 22

Youtube Video Watching & Listening
My Cell Phone
Dersimizin listening/dinleme parçasına bu linkten ulaşabilirsiniz.

 Metni okumadan önce beş defa dinleyin. Metni kabataslak okuyup konu hakkında fikir sahibi olduktan sonra beş defa daha dinleyin. Metni İngilizce-Türkçe ve Türkçe-İngilizce çift yönlü kelime, sıfat-isim tamlaması ve edat takımlarının manalarını çıkararak okuyun. Cümle tercümelerini yapın. En son beş defa daha dinleyin.


DERSİN ÇÖZÜMÜ



My Cell Phone

Betty - So what's wrong with my cell phone, Simon?
Simon, cep telefonumun nesi var/ sorunu ne?
Simon - I'm not sure, Betty. I looked at the battery and it's fine.
Birşey diyemiyorum Betty. Piline baktım, sorun yok.
But you know, this phone is pretty old.
Ama bildiğin gibi/sen de biliyorsun ki bu oldukça/baya eski bir telefon.
Betty - It's not old. I only bought it three years ago.
Eski bir telefon değil. Onu/bu telefonu daha üç sene önce aldım/Alalı şunun şurasında/daha üç sene oldu.
Simon - Then it's really old. Technology changes every few months!
Bunun için/bu yüzden çok eski. Teknoloji bir kaç ayda bir/her bir kaç ayda değişiyor.
Why don't you get a new phone?
Niye yeni bir telefon almıyorsun/yeni bir telefon alsana?
Betty - What kind should I get?
Nasıl bir şey almalıyım/alayım/nasıl birşey almamı tavsiye edersin?
Simon - What kind do you want?
Nasıl bir şey istiyorsun?
Betty - I have no idea!
Bilmiyorum/hiç bir fikrim yok.
I don't know anything about new cell phones.
Yeni cep telefonları hakkında hiç bilgim yok.
Simon - New cell phones can do a lot of things.
Yeni cep telefonları birçok şey yapabiliyor.
Here, look at mine. It can take pictures. Smile!
İşte/buyur, benimkine bak. Fotoğraf çekebiliyor. Gülümse!
Betty - That's fun!
Eğlenceliymiş/güzelmiş.
How do I decide which phone to get?
Hangi telefonu alacağıma nasıl karar vereceğim?
Simon - Well, decide what features you want, and how much you want to spend.
İstediğin özelliklere karar ver, bir de ne kadar harcamak istediğine.
İstediğin özellikleri ve bütçeni belirle.
Betty - Well, I want to make phone calls.
Telefon görüşmesi yapmak istiyorum/telefonla arama yapmak istiyorum.
Simon - Betty, all cell phones do that! What else?
Betty, bütün telefonlar bunu yapıyor/bunu bütün telefonlarla yapabilirsin! Başka?/başka birşey söyle?
Betty - I don't know! What other features are there?
Bilmiyorum ki! Başka ne özellikler var?
Simon - There are lots! You can go on the Internet, read magazines, watch movies...
Bir sürü/sürüsüne bereket! İnternete girebilirsin, dergi okuyabilirsin, film izleyebilirsin...
Betty - Really! On a cell phone?
Gerçekten mi! Bir cep telefonuyla?
Simon - Yes! So ask people what they like about their cell phone.
Evet. İnsanlara cep telefonlarında neyi sevdiklerini/beğendiklerini sor.
Read reviews online, too. Then decide.
İnternetten değerlendirmeleri/görüşleri/yorumları da oku. Sonra karar ver.
Betty - I think I know a better way.
Ben daha iyi bir yolunu biliyorum.
Simon - What's that?
Neymiş o?
Betty - You just tell me which one to get!
Hangisini alacağımı sen söyleyeceksin, olacak bitecek.

------ ---------
* What's wrong with someone/something?
= ...in nesi var/sorunu/derdi ne?
  ... ile sorunun/derdin ne/ne sorunun/derdin/problemin var?
  ....da ne var ki, ...in nesi yanlış?
- I don't know what's wrong with her.
  (Ne sorunu/neyi var/derdi/sorunu ne, bilmiyorum.)
- What's wrong with you?
  (Senin derdin/sorunun ne?/ne sorunun/derdin var senin?/neyin var?)
- What's wrong with it?
  (Nesi var/neyini beğenmiyorsun?)
- What's wrong with your face?
  (Yüzüne ne oldu?)
- What's wrong with my outfit?
  (Kıyafetimin/elbisemin nesi var-mış?)
- What's wrong with my accent?
  (Aksanımın nesi varmış/ne olmuş aksanıma?)
- What's wrong with Marry? She seems a little preoccupied.
  (Marry'nin nesi var? Biraz dalgın/endişeli gibi duruyor/gözüküyor/görünüyor.)
- A: What's wrong with her?
  (Onun nesi var-mış?)
  B: She has nothing wrong with her; she's in great health.
  (Hiçbir şeyi yok, turp gibi/sağlığı çok iyi.)
- What's wrong with that/this place?
  (Nesi varmış buranın/oranın/bu/o yerin?/suyu mu çıktı?)
- A man goes to the doctor and says, "Doctor, wherever I touch, it hurts."
  (Bir adam doktora gider ve der ki: "Doktor, nereye dokunsam acıtıyor/acı veriyor.)
  The doctor asks, "What do you mean?"
  (doktor sorar: "Nasıl yani/ne demek istiyorsun)
  The man says, "When I touch my shoulder, it really hurts. If I touch my knee - OUCH! When I touch my forehead, it  hurts so much"
  (Adam der ki: "Omzuma dokunduğumda çok acıtıyor. Dizime dokunsam, ahh, alnıma dokunduğumda çok acıtıyor/acı veriyor.)
  The doctor says, "I know what's wrong with you - you've broken your finger!"
  (Doktor der ki: "Senin neyin var, anladım. Parmağını kırmışsın sen."
- A: What’s wrong with Jeremy?
  (Jeremiy'nin nesi var?)
  B: He is shaking.
  (Titriyor.)
  A: He may be cold. He has just been swimming.
  (Üşüyordur belki. Daha az evvel yüzüyordu.)
- A: How much will it cost?
  (Ne kadar tutar/ne kadara mal olur/olacak?)
  B: That depends on what’s wrong with it.
  (Arızasına/sorununa bağlı/göre değişir.)
- What's wrong with having a little fun?
  (Biraz eğlenmekte ne var ki/biraz eğlenmenin nesi yanlış/biraz eğlensek ne olacak?)
-------- ------------
* only
= daha, şunun şurasında
- I read that article only yesterday.
  (Bu makaleyi daha dün okudum/Bu makaleyi okuyalı daha bir gün oldu.)
- He called me only last month.
  (Daha geçen ay aradı beni/görüştü benimle.)
- I met him for the first time only last week.
  (Onunla daha heçen hafta tanıştık. Onunla tanışanı daha/şunun şurasında bir hafta oldu.)
---------- ------------
* Why don't you
= öneri/tavsiye kalıbı..
- Why don’t you learn French?
  (Niye Fransızca öğrenmiyorsun?/Fransızca öğrensene!)
- Why don't you put different pictures?
  (Niye farklı/değişik resimler koymuyorsun?/farklı resimler koysana.)
- Why don’t you help me?
  (Bana yardım etsene!)
- Why don't you take a seat?
  (Otursana/niye ayakta duruyorsun!)
- Why don't you stay for dinner?
  (Yemeğe kalsana!)
- why don't you have a plum!
  (bir erik alsana, buyur bir erik al!)
- It's late! Why don't you go home?
  (Geç olmuş. Eve gitsene!)
- why don't you talk about that?
  (bize bundan bahsetsene, bununla ilgili birşeyler anlatsana/söylesene.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder