13 Ocak 2015 Salı

İngilizce Deyimler ve İfadeler 55

English Expressions & Phrases


brush up (on something)

= to refresh and improve a skill/ability that you've learnt before
    to review, practice a skill
    to improve an existing but rusty or under-developed skill
    to review/study thoroughly for a short time

= bilgiyi/hafızayı tazelemek
    bildiklerini/yeteneklerini geliştirmek/ilerletmek
    elden geçirmek, gözden geçirmek, yeniden göz atmak
    alıştırma yapmak, pratik yapmak
    (mecazen) tozunu almak, canlandırmak



* I must brush up on my Spanish before I go to Argentina.
  (Arjantin'e gitmeden önce İspanyolcamı ilerletmek zorundayım/ilerletmem gerekiyor.)

* If I want to speak English very well, I have to brush up on it everyday.
  (Eğer İngilizceyi çok iyi/mükemmel konuşmak istiyorsam, her gün pratik/alıştırma yapmam gerekiyor.)

* It's years since I last spoke French. I'll have to brush up before going to Paris.
  (En son Fransızca konuştuğumdan bu yana yıllar geçti/Fransızca konuşmayalı yıllar oldu/en son yıllar önce Fransızca konuşmuştum. Paris'e gitmeden önce Fransızcamı bir elden geçirmem gerekiyor.)

* I'm brushing up on my salsa moves before the Latin dance party next Friday night.
  (Önümüzdeki Cuma gecesindeki Latin dansları partisinden önce salsa hareketlerimi/figürlerimi çalışıyorum/elden geçiriyorum/pratik yapıyorum.)

* Well, I haven't played poker in years, so I should brush up before we have a game.
  (Yıllardır poker oynamıyorum/Poker oynamayalı yıllar oldu, bu yüzden oyun oynamadan önce poker bilgilerimi tazelemeliyim/elden geçirmeliyim.)

* I've enrolled in an academy in London to brush up on my English speaking skills.
  (İngilizce konuşma becerimi geliştirmek/ilerletmek için Londra'daki bir okula kayıt oldum/yazıldım.)

* I need to brush up on my English. Could you recommend a good teacher?
  (İngilizcemi geliştirmem gerekiyor. İyi bir öğretmen/hoca tavsiye edebilir misin/bildiğin iyi bir öğretmen/hoca var mı?)

* I'm going to Russia next week, so I need to brush up on my Russian before I go.
  (Önümüzdeki hafta Rusya'ya gidiyorum, bu yüzden gitmeden önce Rusçamı geliştirmeliyim.)

* I think I will enroll in an English course, so I can brush up on my listening and speaking skills.
  (Bir İngilizce kursuna yazılmayı düşünüyorum, böylece dinleme ve konuşma becerilerimi geliştirebilirim.)

* It's been a long time since I spoke Portuguese, so I'll have to brush up before going to Brasil.
  (Portekizce konuşmayalı uzun zaman/yıllar oldu, bu yüzden Brezilya'ya gitmeden önce Portekizcemi elden geçirmem/tazelemem/tozunu almam gerekiyor.)

* I haven't played golf in a long time. I definitely need to brush up before playing again.
  (Uzun zamandır golf oynamıyorum/golf oynamayalı uzun zaman oldu. Tekrar oynamadan önce mutlaka bilgilerimi tazelemem/elden geçirmem gerekiyor.)

* I used to paint and draw when I was in university and I'd like to brush up on those skills.
  (Üniversitedeyken resim ve çizim yapardım, bu yeteneklerimi/becerilerimi geliştirmek istiyorum/isterim.)

* Peter meets an Irish guy once a week to brush up on his English speaking skills.
  (Peter İngilizce konuşma becerisini geliştirmek için haftada bir kere İrlandalı bir adamla/birisiyle buluşuyor/bir araya geliyor.)

* My Italian is a bit rusty. If I want to live in Italy, I must brush up on my Italian.
  (İtalyancam biraz paslanmış/paslı/tutuk. Eğer İtalya'da yaşamak istiyorsam, İtalyancamı geliştirmek zorundayım.)

* I'll need to brush up on my Greek before my trip to Athens.
  (Atina seyahatimden önce Yunancamı geliştirmeliyim.)

* You must brush up your French by enrolling in an evening class.
  (Akşam kursuna/derslerine yazılarak Fransızcanı geliştirmek zorundasın.)

* This maths course is primarily designed to enable students to brush up on their basic calculus knowledge.
  (Bu matematik kursu öncelikli olarak öğrencilerin temel kalkülüs bilgilerini geliştirmelerini sağlayacak bir şekilde tasarlandı/düşünüldü.)

* Whether you’re looking for your first job or you’re a seasoned professional, it never hurts to brush up on these basics.
  (İster ilk defa bir işte çalışacak biri olun, ister tecrübeli/deneyimli biri olun, bu temel prensipleri/bilgileri tazelemekten/elden geçirmekten kimseye bir zarar gelmez.)

* If you're going to travel to Peru, you'd better brush up on your Spanish.
  (Eğer/şayet Peru'ya gideceksen, İspanyolcanı geliştirsen iyi edersin/geliştirmende yarar/fayda var.)

* Hi, I study English on everyday and would like to make foreign friends to brush up my English skils.
  (Merhaba, her gün İngilizce çalışıyorum ve İngilizcemi geliştirmek için yabancı arkadaşlıklar kurmak/arkadaşlar edinmek istiyorum.)

* George must brush up his German before he takes the final exam.
  (George final sınavına girmeden önce Almancasını geliştirmeli/geliştirmesi gerekiyor.)

* I spent much of the summer brushing up on my driving.
  (Yazın vaktimin çoğunu şoförlüğümü/direksiyonumu geliştirmekle geçirdim.)

* Before having such a test, one had better brush up on his or her vocabulary.
  (Böyle/bunun gibi bir sınava girmeden önce, bir kimsenin kelime hazinesini geliştirmesi iyi/yararlı olur.)

* I thought I'd brush up my Spanish before going to Madrid.
  (Madrid'e gitmeden önce İspanyolcamı tazelerim diye düşünmüştüm/tazelemeyi planlamıştım.)

* Brushing up on computer skills can be important for any worker thinking about getting a new job.
  (Bilgisayar becerilerini geliştirmek, yeni bir işe girmeyi düşünen bir çalışan için önemli olabilir.)

* In 1999, I decided to take a career break and travelled to England to brush up on my English.
  (1999 yılında, İngilizcemi geliştirmek/ilerletmek için kariyerime ara verip İngiltere'ye gitmeye karar verdim.)

* My German is weak. I had better brush up.
  (Almancam zayıf/iyi değil. Geliştirsem/bilgilerimi elden geçirip tazelesem iyi olur.)

* I haven't spoken Italian in many years, but if I brushed it up a little, I think I could speak very well.
  (Yıllardır İtalyanca konuşmuyorum, ama İtalyancamı azıcık/biraz elden geçirsem, çok/gayet iyi konuşabileceğimi düşünüyorum/konuşabileceğime inanıyorum.)

* I brushed up on my Spanish by reading newspapers from Mexico.
  (Meksika gazetelerini okuyarak İspanyolcamı geliştirdim.)

* I'm brushing up my knowledge of town history before I speak at the club.
  (Kulüpte/dernekte konuşma yapmadan önce kasabanın tarihiyle ilgili bilgilerimi/bildiklerimi elden/gözden geçiriyorum.)

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder