English Expressions & Phrases
in my book
= according to my view of things
in my personal/own judgment or opinion
it's ok with me
used to give your suggestion/idea
that is true according to my morals, principles and beliefs
in my opinion; according to my views/beliefs
I mean from my perspective
= bana göre, bence
benim için, bana kalırsa
şahsen, kendi adıma
benim düşünceme/değerlendirmeme göre
benim bakış açıma göre
* She deserves credit, in my book, for much of the company's recent success.
(Bence/şahsen şirketin son zamanlardaki başarısının büyük bir kısmı için takdiri/övgüyü o hak ediyor.)
(Bana göre şirketin son başarılarında en büyük katkı/pay onun.)
* The greatest manager there has ever been, or ever will be in my book, is retiring.
(Benim düşünceme/bana göre bugüne kadarki gelmiş geçmiş ve bundan sonra gelecek olan yöneticilerin en başarılısı/iyisi emekli oluyor/emekliye ayrılıyor.)
* She's never lied to me, and in my book that counts for a lot.
(Bana asla yalan söylemedi/konuşmadı, ki bu benim için/bana göre çok önemli/çok değerli bir şey.)
* In my book, you should apologize to her for what you have done.
(Bence/şahsen bana kalırsa yaptığın şey için/yaptığından ötürü ondan özür dilemelisin.)
* In my book, he's not to be trusted.
(Şahsen/benim düşünceme göre o güvenilir/güvenilecek biri değil.)
* In my book, he's a wonderful father.
(Bence/bana göre o harika/çok iyi bir baba.)
* He isn't even a good boss, at least not in my book.
(O iyi bir patron bile/dahi değil, en azından bana göre değil.)
* You’re a hero in my book.
(Benim için/benim gözümde bir kahramansın.)
* In my book, you're telling a lie.
(Bence yalan söylüyorsun/atıyorsun.)
* In my book, pizza is the best food on earth!
(Pizza bence dünyadaki en güzel yiyecek/yemek!)
* In my book, not being dressed smartly for work was a major misdemeanour.
(Bence/bana göre iş için şık giyinilmemesi büyük/önemli bir hataydı/kusurdu.)
* In my book, your behaviour was perfectly justified.
(Bana göre öyle davranmakta yüzde yüz/tamamen haklıydın.)
* John: Is Fred okay for the job, do you think?
(Fred işe uygun mu, ne dersin/sence?)
Mary: No, not in my book.
(hayır bence değil/bana kalırsa değil.)
* Sue: My meal is great! Is yours good, too?
(Yemeğim nefis! Seninki de güzel mi?)
Bob: Not in my book.
(bence değil/bana göre değil.)
* In his book the function of television was to edify, not to entertain.
(Ona göre/onun düşüncesine göre televizyonun fonksiyonu/işlevi öğretmekti, eğlendirmek değil.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder