25 Şubat 2015 Çarşamba

İngilizce Deyimler ve İfadeler 85

English Expressions & Phrases


run into someone

= to meet/encounter someone unexpectedly/accidentally
    come across, bump into, run across
    to meet by chance
 
= bir kimseyle tesadüfen karşılaşmak
    bir kimseye rastlamak, denk gelmek, rast gelmek
 


* I often run into her at the supermarket.
  (Onunla süpermarkette sık sık karşılaşıyorum/karşılaşıyoruz/ona markette sık sık rastlıyorum.)

* I ran into Emma on my way home.
  (Eve giderken Emma'yla karşılaştım/Emma'ya rastladım.)

* Guess who I ran into at Taksim today?
  (Bil bakalım/tahmin et bugün Taksim’de kime rastladım?)

* I ran into my boss at the cinema.
  (Sinemada patronuma rastladım/patronumla karşılaştık/patronumu gördüm.)

* Didn’t we run into each other at the meeting last week?
  (Geçen haftaki/geçen hafta toplantıda karşılaşmamış mıydık?)

* I ran into Jerry this morning. He was on his way to the dentist.
  (Bu sabah Jerry ile karşılaştım/Jerry'e rastladım. Dişçiye gidiyordu.)

* I ran into an old friend yesterday.
  (Dün eski bir arkadaşa rastladım/arkadaşla karşılaştım.)

* We ran into some old friends at the bar.
  (Barda bir kaç eski arkadaşa rastladık/arkadaşla karşılaştık.)

* Graham ran into someone he used to know at school the other day.
  (Graham geçen gün/geçenlerde/birkaç gün önce okulda önceden/daha önce tanıdığı biriyle karşılaştı/karşılaşmış/birine rastladı/rastlamış.)

* I was hoping I wouldn't run into Tom.
  (Tom'la karşılaşmamayı/Tom'a rastlamamayı/Tom'u görmemeyi umuyordum.)
  (Umarım/inşallah Tom'a rastlamam/denk gelmem/Tom karşıma çıkmaz diyordum.)
  (Umarım/inşallah Tom'u görmem diyordum.)


* I hardly ever run into him.
  (Onunla neredeyse/hemen hemen hiç karşılaşmıyorum/karşılaşmıyoruz.)
  (Onunla çok nadir/kırk yılda bir karşılaşıyorum/karşılaşıyoruz/ona çok nadir rastlıyorum.)


* I happened to run into Mervyn Johns in the hallway.
  (Koridorda Mervyn Johns ile karşılaştım/John'a rastladım.)

* If you run into Mr. Long, don't forget to ask him about how his wife is doing.
  (Eğer Bay Long'a rastlarsan/Long'la karşılaşırsan, ona karısının nasıl olduğunu sormayı unutma.)

* The students ran into their history teacher on the bridge yesterday.
  (Öğrenciler dün köprüde tarih öğretmenlerine rastladılar/öğretmenleriyle karşılaştılar.)

* Do you know who I run into yesterday? Larry Mason.
  (Dün kimle karşılaştım biliyor musun? Larry Mason'la.)

* My mother was always running into people she knew whenever we went out shopping.
  (Ne zaman alışverişe çıksak/gitsek/Alışverişe her çıkışımızda/gidişimizde annem hep tanıdığı insanlarla karşılaşıyordu/karşılaşırdı/insanlara rastlıyordu/rastlardı.)

* Jenny! I can't believe I ran into you here.
  (Jenny! Burada karşılaştığımıza inanamıyorum.)

* John ran into an old friend from home while traveling in Italy.
  (John İtalya'da seyahat ederken memleketten/hemşerisi eski bir arkadaşa rastladı/arkadaşla karşılaştı.)

* Imagine running into you here, of all places!
  (Seninle burada karşılaşacağım/sana burada rastlayacağım aklımın ucuna gelmezdi.)

* I ran into an old friend of mine on the train the other day. It was a real surprise. We hadn't seen each other since high school.
  (Geçenlerde trende eski bir arkadaşımla karşılaştım/arkadaşıma rastladım. Büyük sürpriz oldu/gerçekten de hiç beklemezdim. Liseden beri birbirimizi görmemiştik.)

* I ran into Fred at the airport. I was arriving from Seoul, and he was on his way to Chicago.
  (Havaalanında Fred'le karşılaştım/Fred'e rastladım. Ben Seoul'den dönüyordum, o da Chicago'ya gidiyordu.)

* Sometimes I run into Mary at the bank. We both go on Mondays.
  (Bazen/arasıra bankada Mary ile karşılaşıyorum. İkimiz de Pazartesi günleri gidiyoruz/orada oluyoruz.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder