English Expressions & Phrases
gasbag
= a person who talks too much
someone given to empty or boastful talk
to talk in a voluble way, esp about unimportant matters
metaphorically, a person who is overly garrulous or prone to making empty, unsupportable statements
a boring person who talks a great deal about uninteresting topics
windbag
= geveze, lafebesi, çok konuşan kişi, çenesi düşük kimse
boş konuşan kimse, boşboğaz
palavracı, atıcı
* He's an old gasbag, you can't believe a word he says.
(Yaşlı palavracının/atıcının biridir/tekidir/eski palavracılardandır o, söylediklerinin bir/tek kelimesine bile inanılmaz/söylediği hiçbir şeye inanılmaz.)
* What a gasbag that Mrs Jenkins is -- I've been stuck with her for over an hour.
(Şu Bayan Jenkins ne kadar da geveze biri, bir saatten fazladır yapıştı kaldı-gitmek bilmiyor-.)
* People call me a gasbag because I like to talk.
(Konuşmayı sevdiğim/konuşkan biri olduğum için insanlar bana geveze der/diyor.)
* Are you sure we should invite Betty? She's such a gasbag that no one else will have a chance to say anything.
(Betty'i davet etmemiz/çağırmamız gerektiğine emin misin? Tam bir gevezenin biri, öyle ki başka kimsenin bir şey söylemeye/konuşmaya fırsatı kalmayacak/kalmıyor.)
* My wife's friend Gillian is such a gasbag. I swear, from the moment she arrives until the moment she leaves, she talks non-stop.
(Karımın arkadaşı Gillian tam bir geveze/gevezenin önde gideni. Yemin ederim ki/inanın bana, geldiği andan gidene kadar hiç durmadan konuşuyor.)
* Jane and I are having a gasbag. Jane and I are gasbagging.
(Jane ile havadan sudan muhabbet/sohbet ediyoruz. Jane'le öyle boş bol laflıyoruz.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder