Learning English With Songs
Poor Misguided Fool / Starsailor
As soon as you sound like him
(Bir erkek gibi konuştuğunda/karı gibi sızlanmayı bıraktığında)
Give me a call
(ara beni)
When you're so sensitive
(çok içlisin/duygusalsın)
It's a long way to fall
(sonbahara/güze/hazan mevsimine daha çok var.)
(daha yıkılmadın/öyle hemen yıkılmak yok)
Whenever you need a home
(ne zaman bir yuvaya/sığınağa/kaçıp başını dinleyeceğin bir yere ihtiyacın olursa)
I will be there
(yanında olacağım)
Whenever you're all alone
(yapayalnız/tek başına olduğunda/kaldığında)
And nobody cares
(ve hiç kimse seni umursamadığında/önemsemediğinde/sevmediğinde)
You're just a poor misguided fool
(sen yanlış yola sapmış/yolunu şaşırmış sersemin/ahmakın birisin)
Who thinks they know what I should do
(ne yapmam gerektiğini onlar/başkaları bilir diye düşünüyorsun/inanmışsın)
A line for me and a line for you
(bir satır cümle bana, bir satır cümle sana)
(söyleyeceğimiz cümleleri fısıldıyorlar bize)
I lose my right to a point of view
(bu bakış açısı yüzünden düzenim elimden gidiyor/kayboluyor)
Whenever you reach for me
(ne zaman bana ulaşırsan/benimle iletişime geçersen)
I'll be your guide
(sana yardımcı olurum/fikrimi söylerim/şöyle yap böyle yap derim)
Whenever you need someone
(birini istediğinde/birine ihtiyaç duyduğunda)
To keep it inside
(kalbinde tutacağın/seveceğin)(birine)
Whenever you need a home
I will be there
Whenever you're all alone
And nobody cares
You're just a poor misguided fool
Who thinks they know what I should do
A line for me and a line for you
I lose my right to a point of view
I'll be your guide in the morning
(sabahları sana yardımcı olurum/yol gösteririm)
You cover up bullet holes
(kurşun deliklerini/yaralarını örtmen/gizlemen için)
As soon as you sound like him
Give me a call
When you're so sensitive
It's a long way to fall
You're just a poor misguided fool
Who thinks they know what I should do
A line for me and a line for you
I lose my right to a point of view
------- --------
* as soon as
= ..diğinde, ..er ...emez, ...dığın gibi hemen/derhal
- Dry your hair as soon as you get home.
(Eve gider gitmez/varır varmaz/gittiğin/vardığın gibi hemen saçlarını kurula.)
- You will understand as soon as I explain.
(İzah ettiğimde/açıkladığımda anlayacaksın.)
- I came as soon as you called.
(Aradığın anda/gibi hemen geldim.)
- As soon as he comes, make him a good meal.
(Gelir gelmez/geldiği gibi ona güzel bir yemek yap.)
- As soon as he left the meeting, he called his wife.
(Topantıdan çıkar çıkmaz/çıktığı gibi hemen eşini/karısını aradı.)
- As soon as we left our house, it started to rain.
(Evden çıktığımız gibi yağmur yağmaya başladı.)
* to sound like someone
= ... gibi konuşmak
- Stop telling me what to do! You sound just like my mother.
(Bana ne yapacağımı söylemeyi kes/bırak! Aynı annem gibi konuşuyorsun.
- I'm starting to sound like my dad.
(Babam gibi konuşmaya başladım.)
* to give someone a call = give someone a ring/buzz
= birisini telefonla aramak, birine telefon açmak/etmek, birine alo demek
- If anything happens, give me a call.
(birşey olursa beni ara/bana alo de)
- Give me a call if you're interested.
(İlgilenirseniz, beni arayın.)
- I'll give you a call on Sunday.
(seni Pazar günü ararım.)
- Nice talking to you. Give me a call sometime.
(Seninle konuşmak güzeldi. bir ara ara beni.)
- Give me a call when you're in town.
(Şehre geldiğinde ara beni/bana alo de.)
* to lose someone/something to something
= birşeyi birşey yüzünden kaybetmek
- I lost my wife to cancer.
(Eşimi kanser yüzünden/kanserden kaybettim.)
- He lost his bike to rust.
(Bisikletini paslandığı için kullanamıyor/pas yüzünden kaybetti.)
- I just recently lost my brother to an overdose of heroin.
(Kardeşimi aşırı dozda eroinden kısa zaman önce/yakın zamanda kaybettim/kaybettik.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder