30 Ekim 2014 Perşembe

İngilizce Deyimler ve İfadeler 34

English Expressions & Phrases


down-to-earth

= sensible, humble, unpretentious
    practical; realistic; pragmatic

= havalarda olmayan, kendi halinde, mütevazı, gösterişsiz, gösterişi sevmeyen, yapmacıksız, basit ve doğal
    gerçekçi, mantıklı, sağduyulu, aklı başında
    uygulanabilir, pratik



* He's very down-to-earth despite his fame.
  (Şöhretine/ünlü olmasına rağmen son derece mütevazi/alçak gönüllü biri.)

* a down-to-earth approach to life
  (hayata gerçekçi bir yaklaşım)

* down–to–earth traveling tips
  (pratik/kullanışlı/işinize yarayacak seyahat önerileri)

* down-to-earth advice
  (mantıklı tavsiye/öneri/fikir)

* a down-to-earth view of marriage
  (evliliğe mantıklı/gerçekçi bir bakış açısı)

* I like him. He's a down-to-earth kind of guy.
  (Onu severim. Kendi halinde/mütevazı/alçak gönüllü/gösterişi sevmeyen birisidir.)

* I really hope this new acting job doesn't get to Susan's head. She's always been so down to earth.
  (Umarım bu yeni oyunculuk işi Susan'ı şımartmaz/değiştirmez. Her zaman mütevazı biri olmuştur.)

* I like Brad Pitt very much. He seems like a very normal, friendly, down-to-earth guy-not like other movie stars!
  (Brad Pitt'i çok seviyorum. Çok normal -herhangi biri gibi-, arkadaş canlısı ve havalarda olmayan/mütevazı biri gibi duruyor. Diğer film yıldızlarına benzemiyor.)

* This down-to-earth Seiko is often just the one I want.
  (Bu gösterişsiz/sade Seiko, tam da benim istediğim bir saat.)

* Just call me Bill says Prince William who is very down to earth.
  (Son derece alçak gönüllü/mütevazı biri olan Prens William "bana sadece Bill deyin/diye hitap edin" diyor.)

* She's the most down-to-earth person I've met.
  (Karşılaştığım/tanıştığım en gerçekçi/mantıklı/aklı başında/sağduyulu insan.)

* Needless to say, they are very down-to-earth people.
  (Söylemeye/fazla söze/söylemeye bile gerek yok/zaten aşikar/bilinen bir şey, son derece mütevazi insanlar.)

* She's a down-to-earth sort of woman with no pretensions.
  (O gösterişe merakı olmayan/gösterişi sevmeyen mütevazı biridir.)

* Marilyn's a very down-to-earth person: she'll be a great asset in the coming crisis.
  (Marilyn son derece mantıklı/pratik bir kişi, yaklaşan krizde kıymeti/değeri daha da anlaşılacak.)

* In contrast to her husband she's a very down-to-earth sort of person who manages to control his wild ideas.
  (O kocasının aksine/tersine, kocasının çılgın fikirlerini dizginleyen son derece mantıklı/aklı başında bir insan.)

***
down-to-earth deyimiyle ilgili aşağıdaki linklerden yararlanabilirsiniz.
youtube
youtube
idioms4you.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder