22 Ekim 2014 Çarşamba

İngilizce Deyimler ve İfadeler 31

English Expressions & Phrases

for the time being


= temporarily; at this time only; not forever
    for the present; during the period under consideration

= şimdilik, geçici olarak, bir süreliğine, idareten, şu an için
    sınırlı/belli bir süre için, muvakkaten



* A: Where's everything?
  (Herşey/buradaki şeyler nereye gitti/kayboldu?)
  B: Everything is in Ann's office for the time being.
  (Herşey geçici olarak/bir süreliğine Ann'in ofisinde.)

* For the time being, I am staying at this hotel.
  (Bir süreliğine/idareten/şimdilik bu hotelde kalıyorum.)

* Don't come home for the time being!
  (Bir süreliğine eve gelme/başka yerde kal!)

* You can stay with us for the time being.
  (Şimdilik/geçici olarak/bir süreliğine bizimle/bizim yanımızda kalabilirsin.)

* We've decided to do without a car for the time being.
  (Bir süreliğine/geçici olarak arabasız idare etmeye karar verdik.)

* My car is being repaired, so for the time being I'll have to use the bus.
  (Arabam tamirde, bu yüzden bir süreliğine otobüse binmem gerekiyor.)

* My car fell apart so I'm using my bicycle for the time being.
  (Arabam bozulduğu için bir süreliğine/geçici olarak bisikletimi kullanıyorum/bisikletime biniyorum.)

* We will not be hiring for the time being.
  (Geçici olarak/bir süreliğine işe alınmayacağız/çalıştırılmayacağız)
  (Bizi kalıcı/daimi olarak işe alacaklar.)


* This site has been disabled for the time being.
  (Bu site bir süreliğine/geçici olarak kapalıdır/hizmet dışıdır.)

* For the time being, this is our office.
  (Geçici olarak/bir süreliğine ofisimiz burası.)

* For the time being I am tied up, but I'll get to it next week.
  (Şimdilik/şu an için çok yoğunum/meşgulüm, ama önümüzdeki/gelecek hafta ona/onu/o işi yapmaya başlayacağım/başlıyorum.)

* At least we have jobs for the time being , that's the main thing.
  (En azından/hiç olmazsa şimdilik/şu an için işlerimiz var/bir işimiz var. Asıl önemli olan da bu/en önemli olan da/şey de bu.)

* For the time being, she is teaching English at the university.
  (Şimdilik/şu an için üniversitede İngilizce hocalığı yapıyor/İngilizce dersleri veriyor/İngilizce derslerine giriyor.)

* You can stay here for the time being, but you'll have to move out when you find your own place.
  (Burada şimdilik/geçici olarak/bir süreliğine kalabilirsin, fakat kendine ev bulunca taşınmak zorundasın/taşınacaksın.)

* We plan to buy a house, but for the time being we're living with my parents.
  (Ev almayı planlıyoruz/düşünüyoruz, ama şimdilik/geçici olarak ailemle kalıyoruz/annemlerin/babamların evde kalıyoruz.)

* I am in Balıkesir for the time being, but next week I will go to Izmir.
  (Şimdilik Balıkesir'deyim ama gelecek/önümüzdeki hafta İzmir'e gideceğim/gidiyorum.)

* What was more, the snow had stopped, for the time being anyhow.
  (Dahası, kar yağışı durmuştu/kesilmişti, bir süreliğine de olsa.)

* I'm working as a writer for the time being. But I hope to become a doctor.
  (Şimdilik yazarlık yapıyorum. Ama doktor olmayı istiyorum.)

* We'll have to keep the original as evidence for the time being.
  (Aslını/orjinalini bir süreliğine kanıt/delil olarak muhafaza etmemiz gerekiyor.)

* Marry wants to lose weight, so she's decided to stop eating cakes for the time being. She'll try not to eat them until she thinks she's lost enough weight.
  (Marry kilo vermek/zayıflamak istiyor, bu yüzden bir süreliğine kek/pasta yememeye karar verdi. Yeterince kilo verdiğine inanana kadar kek/pasta yememeye çalışacak/dikkat edecek.)




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder