English Expressions & Phrases
a little bird (birdie) told me (so)
= Someone told me, but I'm not telling you who it is
I was told by someone familiar but won't say who
I was told by a private or secret source
we say it to imply that we can’t go revealing our source
I know, but I am not going to tell you how I know.
I have it on good authority
= kuşlar söyledi, kuşlardan haber aldım, kuşlardan öğrendim
kimden duyduğumu/öğrendiğimi söyleyemem
sağlam/güvenilir bir kaynaktan duydum (ki)/öğrendim (ki)
kuşlardan duyduğuma göre
* A little bird told me you are leaving Ireland.
(Kuşlar söyledi/kuşlardan haber aldım, İrlanda'dan ayrılıyormuşsun)
* A little bird told me you've got a bit on the side in Spain.
(Küçük bir kuş gelip söyledi/anlattı, İspanya'da bir ilişkin/metresin varmış.)
* A little bird told him that his wife was cheating on him.
(Sağlam bir kaynaktan duymuş/öğrenmiş, eşi onu aldatıyormuş.)
* Let's just say I know because a little bird told me.
(Kuşlar söyledi de öyle biliyorum diyelim/Farzet ki kuşlar söyledi, öyle haberim oldu/öğrendim)
* I was told by a little bird that we would have a quiz later. Thank goodness I found out early!
(Daha sonra sınav olacağımızı kuşlardan duydum. Allah'tan önceden öğrendim/haberim oldu.)
* Let's just say a little bird told me.
(Kuşlar söyledi/kuşlardan öğrendim/duydum diyelim.)
* A: Mike and Erin got married!
(Mike ile Erin evlenmişler!)
B: I know. A little bird told me.
(Biliyorum/haberim var. Kuşlar söyledi.)
* Parent: A little bird told me that you have been smoking.
(Ebeveyn: Kuşlar bana senin sigara içtiğini söyledi.)
Child (embarrassed): Mother/Father!
(Çocuk (mahçup bir halde): Anne/Baba!
Parent: Cigarettes are a waste of money just to be burned up!
(Ebeveyn: Sigara yalnızca kül olan/yanıp yok olan para israfından başka birşey değildir!)
* A: So who told you she'd got the job?
(Peki onun iş bulduğunu/işe girdiğini sana kim söyledi/kimden duydun?)
B: Oh, let's just say a little bird told me so.
(Kuşlar söyledi/kuşlardan öğrendim/duydum diyelim.)
* Maria, a little bird told me that you got a new job. Is that true?
(Maria, Kuşlar dedi ki yeni bir iş bulmuşsun. Doğru mu?)
* A little bird told me you and Joseph are getting married! Congratulations Ruth!
(Kuşlar dedi ki Joseph ile evleniyormuşsunuz. Kutlarım/tebrikler Ruth!)
* A little bird told me that they're getting married soon.
(Kuşlardan duyduğuma göre yakında evleniyorlarmış.)
* After being told by a little bird, Marie learned that she was the subject of office gossip.
(Kuşların haber vermesiyle/kuşların haber vermesi üzerine, Marie kendisinin ofis dedikodusuna konu/malzeme olduğunu öğrendi.)
* A little bird told me that you have a new crush on somebody.
(Kuşlardan duyduğuma göre başka/yeni birine abayı yakmışsın/aşık olmuşsun.)
* A: How did you know he was leaving?
(Onun ayrıldığını nasıl öğrendin?)
B: Oh, let's just say a little bird told me.
(Kuşlar söyledi/kuşlardan öğrendim/duydum diyelim.)
* I had no idea that she was battling cancer. Only when a little bird told me, did I know.
(Kanserle mücadele ettiğinden/savaştığından haberim yoktu/bilmiyordum. Ancak kuşlar söyledi de haberim oldu/öğrendim.)
* A: Who told you?
(Sana kim söyledi/kimden duydun?)
B: Oh nevermind. A little bird told me.
(Boşver/önemli değil. Kuşlar söyledi.)
* A little bird told me that my friend will have a surprise birthday party for me next week.
(Kuşlardan duyduğuma göre arkadaşım bana gelecek hafta sürpriz doğumgünü partisi yapacakmış.)
* I know you have been having problems because a little bird told me.
(Problemlerin/sorunların var biliyorum, kuşlardan duydum çünkü.)
***
a little bird told me deyimiyle ilgili aşağıdaki linklerden yararlanabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder