live up to the hype
= to be as good as its publicity presented
to be as good as expected and anticipated by the public
= söylenildiği/konuşulduğu/bahsedildiği kadar olmak
beklendiği/yazıldığı gibi olmak/çıkmak
milletin/medyanın abarttığı/konuştuğu kadar olmak/çıkmak
* I heard that album was great and it certainly lived up to the hype. I love it!
(Albümün harika olduğunu duymuştum ve kesinlikle söylenildiği kadar var. Bayıldım/çok beğendim.)
* You live up to the hype.
(Söylendiği/dedikleri kadar varmışsın.)
* She sang very great, her voice really lived up to the hype.
(Şarkıları çok güzel söyledi, sesi gerçekten de söylenildiği/dedikleri kadar varmış.)
* The Democratic field program did not live up to the hype.
(Demokrat Partinin parti/eylem programı beklentileri boşa çıkardı/beklenildiği gibi çıkmadı.)
* Everyone said that band was great in concert, and when I saw them last night they lived up to the hype—it was a great show!
(Herkes bu grubun konserlerini övüyordu, dün akşam onları izledim/dinledim, övdükleri kadar varmış, harika bir gösteriydi.)
* A: Did you like the movie?
(Film hoşuna gitti mi/filmi beğendin mi?)
B: No, I didnt think it lived up to the hype.
(Hayır, söylendiği/ses getirdiği kadar güzel bir film değilmiş.)
(Hayır beğenmedim, milletin/medyanın abarttığı kadar yok/güzel bir film değil.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder