9 Temmuz 2015 Perşembe

İngilizce Deyimler ve İfadeler 110

go off someone/something

= to stop/lose liking/being interested in someone/something
    to stop consuming or liking

= artık hoşlanmamak/sevmemek/beğenmemek, gözden düşmek
    artık ilgi duymamak/ilgisini çekmemek/kaybetmek
    (yemeği/tüketmeyi/kullanmayı) bırakmak, artık yapmamak
    (bir fikirden/istekten) soğumak, eskisi gibi istememek/düşkün/hevesli olmamak




* I used to love Coldplay but I've gone off them.
  (Coldplay grubuna bayılıyordum eskiden ama artık eskisi kadar sevmiyorum bu grubu.)

* I went off men after my husband left me.
  (Kocam beni terk ettikten/benden ayrıldıktan sonra erkeklerden soğudum.)

* I used to really like him, but since I heard about his strange habits I've gone off him.
  (Eskiden ondan gerçekten hoşlanıyordum, ama onun tuhaf/garip huylarını/adetlerini duyduğumdan/öğrendiğimden beri artık ondan hoşlanmıyorum.)

* I went off beefburgers after I got food poisoning from a takeaway.
  (Paket servis bir restorandan yaşadığım gıda zehirlenmesinden sonra etli sandviç yemeyi bıraktım/artık etli sanviç yemiyorum.)

* I went off her when she lied to me.
  (Bana yalan söylediğinde/söylediği zaman ondan artık hoşlanmamaya başladım/ona artık ilgim/sevgim azalmaya/kaybolmaya başladı.)

* I've gone off meat. But I still have been eating fish.
  (Et yemeyi bırakmıştım. Ama balığı yine de yiyordum.)

* I went off Peter when he said those dreadful things about Clare.
  (Clara hakkında o rezil/iğrenç sözleri söylediğinde Peter'dan soğudum/Peter gözümden düştü.)

* I used to love this café but I've gone off it since the waiter changed.
  (Bu kafeyi severdim ama garsonu değiştiğinden beri oradan soğudum/gözümden düştü.)

* Jane seems to be going off Paul.
  (Jane sanki Paul'dan soğumuş gibi duruyor/gözüküyor.)
  (Jane eskisi kadar Paul'dan hoşlanmıyor gibi gözüküyor/duruyor.)

* I don't want to do it now. I've gone off the idea.
  (Şu an onu yapmak istemiyorum. Artık çıkardım/sildim onu aklımdan/bana o fikir artık çekici gelmiyor.)

* The dog has gone off his food.
  (Köpek yemeğini yemeği bıraktı/artık yemeğini yemek istemiyor.)

* I've gone off Jack. I used to think he was a nice guy.
  (Jack'ten soğudum. Eskiden onun iyi biri olduğunu düşünürdüm/düşünüyordum.)

* I've gone off beer.
  (Artık biraya eskisi kadar düşkün değilim/birayı eskisi kadar sevmiyorum/içmiyorum.)

* She went off him after their marriage.
  (Evliliklerinin ardından ona ilgisi/sevgisi azaldı/kalmadı.)
 
* I went off cheese ages ago. I couldn't eat it now.
  (Peynir yemeyeli/peynir yemeyi bırakalı çok oldu. Halen de yiyemiyorum.)

* Becky used to like football but she's gone off it.
  (Becky eskiden/önceden futboldan hoşlanırdı ama artık futboldan haz etmiyor/futbola ilgisi kalmadı.)

* They began to go off each other after two months together.
  (İki ay beraberliklerinin ardından birbirlerinden soğudular.)

* I used to love chocolate, but I went off it as I got older.
  (Eskiden çikolataya bayılırdım, ama yaşım ilerledikçe çikolata daha az hoşuma gitmeye başladı/çikolata yemeyi bıraktım.)

* She couldn't imagine how someone could go off chocolate.
  (Çikolatan soğuyan/çikolata yemeyi bırakan birini hayal bile edemezdi.)

* I’ve really gone off 50 Cent since he started dissing on Jay-Z.
  (Jay-Z hakkında aşağılayıcı/dalga geçen şarkılar yazmasından/söylemesinden beri Cent'den baya bir soğudum.)

* It used to be our favourite restaurant, but we went off it when they changed the chef.
  (Eskiden bizim favori restoranımızdı/en sevdiğimiz restorandı, ama baş aşçılarını değiştirdikleri zaman gözümüzden düştü/değiştirdiklerinden beri eskisi kadar hoşumuza gitmiyor.)

* I went off the idea of buying a sports car after I found out how much it would cost.
  (Ne kadara mal olacağını/maliyetini/bana kaça patlayacağını öğrenmemden sonra/öğrenmemin ardından bir spor araba alma fikrinden soğudum.)

* He's very fickle and goes off things very quickly.
  (Çok maymun iştahlı biri, herşeyden çok çabuk soğuyor/bugün beğendiğini yarın beğenmiyor.)

* Ever since falling off my bike, she's gone off cycling to work.
  (Bisikletimden düştüğünden beri artık işe bisikletle gitmeyi pek istemiyor/gitmeye hevesi yok.)

* Many women go off coffee during pregnancy.
  (Çoğu kadın hamileliklerinde kahve içmeyi bırakır/bırakıyor.)

* My boss has gone off the idea, so it's been cancelled.
  (O fikir artık patronuma cazip gelmediği için iptal oldu/ondan vazgeçildi.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder