12 Eylül 2014 Cuma

İngilizce Deyimler ve İfadeler 2


English Expressions & Phrases

Against the clock & against time

= to work very fast because you know you only have a limited period of time to do something;
  under pressure of time;
  in a great hurry to get something done before a particular time;
  in a time-restricted manner, to meet a deadline, hurriedly, timed;
  In a great hurry, as fast as possible;

= zamana karşı
  work/race against the clock (zamana karşı çalışmak/yarışmak)


* We worked against the clock all day to get that report done by five.
  (Bütün gün bu/o raporu (saat) beşe kadar bitirelim diye/bitirmek için zamana karşı çalıştık.)

* A: Mom, will you have time to help me with my homework today?
  (Anne, bugün ödevime yardım edecek/etmeye zamanın/vaktin var mı?)
  B: Sorry, I won't. I'll be working against the clock to finish my presentation.
  (Üzgünüm, vaktim yok. Sunumumu bitirmek için zamana karşı çalışıyor olacağım/çalışacağım.)

* Scientists were working against the clock to collect specimens before the volcano erupted again.
  (Bilimadamları yanardağ tekrar patlamadan/harekete geçmeden önce numune parçaları toplamak  için zamana karşı çalışıyorlardı.)
 
* My day constantly feels like a race against the clock.
  (Günüm hep zamana karşı bir yarışa benziyor.)
  (Günüm sürekli/hep zamana karşı bir yarış içerisinde geçiyor.)


* They were working against time to stay on schedule.
  (Programdan sapmamak için zamana karşı çalışıyorlardı.)

* In a race against the clock, they rushed the accident victim to the hospital.
  (Zamana karşı bir yarış içerisinde kazazedeyi apar topar hastaneye götürdüler.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder