22 Eylül 2014 Pazartesi

İngilizce Deyimler ve İfadeler 12

English Expressions & Phrases

be bored out of one's mind (skull/brain/gourd/tree)

= to be very/extremely bored;
  bored stiff; bored to death

= çok sıkılmak, sıkıntıdan patlamak/çatlamak


* I've absolutely nothing to do and I'm bored out of my mind.
  (Yapacak hiçbir şeyim/işim yok, çok sıkıldım.)

* I did nothing last night. I was bored out of my mind, so I sat on the sofa all night.
  (Dün gece hiçbir şey yapmadım. Sıkıntıdan patladım, öylece bütün gece kanepede oturdum.)

* You live in that apartment on your own? You must be bored out of your mind living there.
  (O dairede tek başınıza mı yaşıyorsunuz? Orada yaşamaktan çok sıkılıyor olmalısınız.)

* I'm bored out of my mind. I think I'll go for a walk around the city.
  (Sıkıntıdan patlayacağım. Şöyle bir şehri dolaşmayı düşünüyorum/dolaşmaya niyetim var.)

* The little boy was bored out of his mind and wanted to go home.
  (Küçük çocuk çok sıkılmıştı ve eve gitmek istiyordu.

* Mark's English lessons are so boring. I'm always bored out of mind during his class.
  (Mark'ın İngilizce dersleri çok sıkıcı oluyor/geçiyor. Onun derslerinde her zaman çok sıkılıyorum.)

* When will this lesson end? I'm bored out of mind here.
  (Bu ders ne zaman bitecek? Burada sıkıntıdan patlayacağım/patladım.)

* I was bored out of my mind when I went to Jeny's party.
  (Jeny'nin partisinde çok sıkıldım/sıkıntıdan patladım.)

* No no, keep talking. I always look bored out of my mind.
  (Hayır hayır konuşmaya devam et. Ben her zaman böyle çok sıkılmış görünürüm/görünüyorum/duruyorum.)

* Martin tells me he's bored out of his mind. He needs something to do.
  (Martin bana çok sıkıldığından bahsediyor. Yapacak/uğraşacak/meşgul olacak birşeylere ihtiyacı var.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder