English Expressions & Phrases
on a budget & to be on a budget
= With a restricted amount of money; on a shoestring
if you are on a budget, you do not have much money to spend; the money I have to spend is limited
budget friendly, inexpensive
= az parayla, sınırlı parayla, düşük/sınırlı bir bütçeyle
bütçesi/parası kısıtlı olan kimse
hesaplı, düşük maliyetli, bütçeye dost, bütçe dostu, bütçenize uygun, pahalı olmayan, uygun fiyata
Mary: Hey honey. It's our 5th year anniversary tomorrow, what would you like to do?
(hey tatlım, yarın beşinci yıldönümümüz, ne yapmak istersin?)
Jack: Well, what about a romantic night at home? I can cook you your favorite dinner.
(hımmm, evde romantik bir geceye ne dersin? Sana en sevdiğin yemeği yapabilirim/pişirebilirim.)
Mary: No, we've done that every year for the past five years. I want you to take me for dinner and dancing at that new club that's just opened.
(Hayır, son beş yıldır her sene bunu/aynı şeyi yapıyoruz. Beni yemeğe çıkarmanı ve geçenlerde açılan yeni kulübe dansa götürmeni istiyorum.)
Jack: Hummm ... well all right. We'll go to that new club, but I'm on a budget so don't go ordering the most expensive dish on the menu.
(pekala. O yeni gece kulübüne gidelim, fakat (söyleyeyim/uyarayım) param kısıtlı, bu yüzden mönüdeki en pahalı yemeği sipariş etme.)
* We’re travelling on a budget.
(Düşük/sınırlı bir bütçeyle/parayla seyahat ediyoruz/ Seyahatimizde fazla para harcamıyoruz.)
* How to be happy on a budget
(Az parayla nasıl mutlu olunur?/mutlu olmanın yolları)
* I'm on a budget, so clearly I would like your best price.
(Bütçem kısıtlı, yani açıkçası en iyi/uygun fiyatını istiyorum/ver bana.)
* Well we’re of course on a budget, and we would like to know your pricing.
(Sınırlı bir bütçemiz var, fiyat uygulamanızı/fiyatlarınızı öğrenmek istiyoruz.)
* Travellers on a budget might prefer to camp.
(Parası kısıtlı olan gezginler kamp yapmayı tercih ediyorlar.)
* Travelers on a budget can still enjoy the Danish capital.
(Düşük bütçeli gezginler yine de/paraları az olsa da Danimarka başkentinde güzel vakit geçirebilirler.)
* The island has numerous options for visitors on a budget.
(Ada'da düşük bütçeli ziyaretçiler için sayısız/bir çok/çok sayıda seçenek mevcut)
* families on a tight budget
(dar bütçeli aileler)
* amateur photographer on a budget
(Fotoğraf hobisi için az/kısıtlı para ayırabilen/harcayabilen amatör fotoğrafçı)
* It's okay to be on a budget, but don't be cheap! People don't want to go to a party with scratchy CDs and two balloons in a corner.
(Bütçenin kısıtlı olması kabul edilebilir, ama ucuzcu olma. İnsanlar cızırtılı ses çıkartan müzik çaların ve köşede iki balonun olduğu bir partiye gitmek istemez.)
* A book which offers great ideas for decorating on a budget
(Düşük maliyetli dekorasyon için harika öneriler sunan bir kitap)
* I'll take you shopping on a budget.
(Seni hesaplı/bütçe dostu alışverişe götüreceğim.)
* healty eating on a budget
(düşük maliyetli/hesaplı sağlıklı beslenme)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder