8 Aralık 2014 Pazartesi

İngilizce Ders 8

Elllo Audio Listening
Raisins

Dersimizin listening/dinleme parçasına bu linkten ulaşabilirsiniz.

Metni okumadan önce beş defa dinleyin. Metni kabataslak okuyup konu hakkında fikir sahibi olduktan sonra beş defa daha dinleyin. Metni İngilizce-Türkçe ve Türkçe-İngilizce çift yönlü kelime, sıfat-isim tamlaması ve edat takımlarının manalarını çıkararak okuyun. Cümle tercümelerini yapın. En son beş defa daha dinleyin.


DERSİN ÇÖZÜMÜ
 
Todd: Hey Ruth, how’s it going?
Selam Ruth, nasıl gidiyor/ne var ne yok?
Ruth: Fine, thank you. I’m fine. How are you?
İyi gidiyor teşekkürler. İyiyim. Sen nasılsın?
Todd: Good. Now Ruth, I was noticing that you are eating raisins.
kuru üzüm yediğini farkettim/kuru üzüm yediğin dikkatimi çekti.
Ruth: That’s right yes.
Evet doğru.
Todd: What is it with the raisins? You always have raisins!
Kuru üzüme düşkünlüğün de neyin nesi/nereden geliyor? Sürekli/her zaman kuru üzüm yiyorsun/bulunduruyorsun/taşıyorsun.
Ruth: I really like raisins. They’re so nice. They’re so practical because you can take them anywhere. It’s not like if you take other fruits with you: they squash and they bruise but raisins are so handy and they come in a little packet and you can always have fruit with you.
Kuru üzümü çok seviyorum. Çok güzel birşey. Her yere götürebildiğin için çok pratik birşey. Yanınıza aldığınız diğer meyvyeler/yiyecekler gibi değil, onlar/diğer meyveler eziliyorlar, çürüyorlar ama kuru üzüm çok pratik birşey, küçük paketler halinde oluyor ve her zaman yanınızda meyve taşıyabiliyorsunuz/bulundurabiliyorsunuz.
Todd: That’s a pretty good point there actually but still, I mean, all the time? I see you with raisins every day!
Çok doğru bir noktaya/hususa temas ettin/değindin ama yine de, yani sürekli olarak? Seni her gün elinde kuru üzüm ile görüyorum.
Ruth: I eat raisins every day. I really like them.
Her gün kuru üzüm yerim. Kuru üzümü çok seviyorum.
Todd: Don’t you get sick of them? I mean eating them every day?
Bıkmıyor musun/bıkkınlık gelmiyor mu? Yani her gün kuru üzüm yemekten?
Ruth: I don’t ever get sick of things like raisins or broccoli for that matter. I could never get sick of it.
Kuru üzüm, brokoli gibi şeylerden o sebepten/çok yemekten dolayı hiç bıkmam. Asla bıkkınlık gelmedi.
Todd: Well that’s strange. What about grapes? Because you like raisins do you like grapes?
Garip/tuhaf bir şey/durum. Peki ya üzüm? Kuru üzüm seviyorsun ya, üzüm seviyor musun?
Ruth: Actually I prefer grapes. Grapes are probably my favourite fruit but they’re not practical. You can’t carry them around with you and they’re heavier and they’re more expensive as well. Raisins are cheap.
Aslına bakarsan üzümü daha çok severim. Üzüm en sevdiğim meyvelerdendir diyebilirim ama pratik/kullanımı kolay birşey değil. Yanında taşıyamıyorsun, daha ağır  ve hem de daha pahalı. Kuru üzüm ucuz.
Todd: Have you ever noticed that grapes, at least when I eat grapes, my mouth gets a sensation (not the taste) but something about the texture of eating grapes: my mouth gets a sensation that no other food gives me?
Üzümlerdeki şey hiç dikkatini çekti mi/şeyi hiç farkettin mi, en azından ben üzüm yediğimde, ağzımda bir his oluşuyor, tat değil, üzümün dokusuyla alakalı, ağzımda diğer yiyeceklerde olmayan bir his oluşuyor.
Ruth: Yeah that’s true. I don’t know why that is. Do you think that’s because its slightly acidic maybe?
Evet, doğru. Sebebini/neden olduğunu bilmiyorum. Ne dersin, belki de sebebi hafif asitli olmasıdır?
Todd: Ah maybe, could be.
Belki, olabilir.
Ruth: I don’t know but I like it.
Bilmiyorum ama seviyorum/hoşuma gidiyor.
Todd: Yeah, grapes are great. Actually where I’m from in California it’s a big producer of raisins.
Evet üzüm harika bir şey. Aslına bakarsan California’da bizim oralarda kuru üzüm çok yetiştiriliyor.
Ruth: Oh yeah that’s right and you can get raisins in little red boxes, can’t you?
Evet doğru, küçük kırmızı kutularda/paketlerde kuru üzüm alabiliyorsunuz, değil mi?
Todd: Yeah. The thing is, I love raisins but not just plain. Just eating raisins, I don’t know, doesn’t do it for me but I love raisins in my cereal. And I love raisin bran. Best cereal ever made.
Evet, mesele şu, kuru üzümü severim ama tek başına değil. Sırf kuru üzüm yemek, bilmiyorum ama, bana göre birşey değil, ama kahvaltılık gevreğimde kuru üzümü severim. Kuru üzüm kepeğini de severim. Şimdiye kadar yapılmış en iyi gevrektir.
Ruth: I really like it too.
Ona/kuru üzüm kepeğine ben de bayılırım.
Todd: And I love raisins in cookies.
Kuru üzümlü kurabiyeleri de severim.
Ruth: Yes, me too.
Evet, ben de.
Todd: And raisin bread.
Bir de kuru üzümlü ekmek.
Ruth: I don’t think I’ve ever had raisin bread.
Hiç kuru üzümlü ekmek yediğimi sanmıyorum/hatırlamıyorum.
Todd: What? You’re like a huge raisin fan. And you’ve never had raisin bread?
Ne? Tam bir kuru üzüm hastasısın/delisisin ve/ama hiç kuru üzümlü ekmek yemedin, ha?
Ruth: I don’t think so. Is it like a teacake?
(yediğimi) zannetmiyorum. Çay çöreği gibi birşey mi?
Todd: No, it’s just like a sweet bread with raisins in the middle.
Hayır, içinde/ortasında kuru üzümler olan tatlı bir ekmek gibi birşey.
Ruth: No, I’ve never had that.
Hayır, daha önce hiç ondan yemedim.
Todd: You are deprived!
çok şey kaçırmışsın/kaybetmişsin! neden mahrum kaldığını/neler kaçırdığını bir bilsen!
Ruth: Obviously!
Kesinlikle/çok haklısın!
Todd: Well I’ll find some raisin bread and I’ll give it to you.
Pekala, biraz kuru üzümlü ekmekten bulup sana vereceğim/getireceğim.
Ruth: Oh you’re a star, thank you.
Oh harikasın/çok iyisin/kralsın, teşekkürler. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder