23 Kasım 2014 Pazar

İngilizce Ders 7

Elllo Audio Listening
Shopping
Dersimizin listening/dinleme parçasına bu linkten ulaşabilirsiniz.

Metni okumadan önce beş defa dinleyin. Metni kabataslak okuyup konu hakkında fikir sahibi olduktan sonra beş defa daha dinleyin. Metni İngilizce-Türkçe ve Türkçe-İngilizce çift yönlü kelime, sıfat-isim tamlaması ve edat takımlarının manalarını çıkararak okuyun. Cümle tercümelerini yapın. En son beş defa daha dinleyin.


DERSİN ÇÖZÜMÜ

Ruth: Akane, you've got a new skirt!
Akane, eteğin yeniymiş/yeni bir etek almışsın/yapmışsın!
Akane: I do. Thanks for noticing.
Evet/doğru/öyle. Fark ettiğin için teşekkürler.
Ruth: Oh, that's OK. So are you quite into fashion?
Ne demek/rica ederim. Modaya çok düşkün müsündür/modayı iyi/sıkı takip eder misin?
Akane: Well, I do like to buy stuff now and then.
Evet, ara sıra birşeyler almak hoşuma gider/gidiyor.
Ruth: Yeah, and was that the last thing you bought?
Bu en son aldığın şey miydi?
Akane: Ah, I'd say so, yes.
Doğru, evet. (zannedersem/yanılmıyorsam evet)
Ruth: So do you spend quite a lot of money on clothes?
Kılık kıyafete çok fazla para verir misin/harcar mısın?
Akane: Ah, no, I like to look for bargains.
Hayır, kelepir/ucuza birşeyler aramayı/bakmayı severim..
Ruth: Oh, good plan.
Akıllıca.
Akane: Yeah.
Ruth: And was that skirt a bargain?
Bu etek kelepir miydi/bu eteği ucuzluktan mı aldın?
Akane: Oh, yes it was.
Ruth: How much was it?
Ne kadardı/fiyatı ne kadardı/ne kadar ödedin/ne kadara aldın?
Akane: It was actually only 1,300 yen. (Wow) Yeah. That's about 13 Canadian dollars.
Sadece 1300 yendi. Yaklaşık 13 Kanada doları.
Ruth:That's such a bargain. That's fantastic.
Baya ucuzmuş/hiç birşey değil/sudan ucuzmuş. Harika/çok iyi.
Akane: Yeah, it was.
Ruth: So how often do you go shopping?
Ne kadar sık alışverişe çıkarsın/gidersin?
Akane: Um, not too often, maybe about once a month.
Çok sık değil. Belki ayda bir defa falan.
Ruth: Once a month. For clothes?
Ayda bir defa. Elbise/giyecek/kılık kıyafet (almak) için mi?
Akane: Um, yeah, just to browse around, look around. Um, I might not always buy something, but once in awhile I do.
Evet, sadece dolaşıp bakınmak/araştırmak için. Bazen birşeyler almadığım/alışveriş yapmadığım oluyor/olabiliyor, ancak arada bir/ara sıra alışveriş yaparım/birşeyler satın alırım.
Ruth: And where do you go?
Nereye gidersin/gidiyorsun (alışveriş yapmak için)?
Akane: Well, I like to go to the local market, and things like that, cause I think that's the best place to find bargains.
Semt pazarı gibi yerlere gitmeyi seviyorum, çünkü bence buralar kelepir/ucuza birşeyler bulmak için en iyi/uygun yerler.
Ruth:  Of course! Do you normally try clothes on before you buy them?
Kesinlikle! Genellikle elbiseleri/kıyafetleri satın almadan önce dener misin/deniyor musun?
Akane: I do. I prefer to try them on before I buy them. It's not always possible though.
Denerim. Satın almadan önce onları (elbiseleri) giyip denemeyi/üzerimde denemeyi tercih ediyorum. Gerçi her zaman imkan olmuyor.
Ruth: So if you buy something at a market, so you try it on first?
Pekala, pazardan/çarşıdan birşey alıyorsan, o halde önce/evvela dener misin/deniyor musun?
Akane: Well, yes I would ask the person if I can try it on. If they say no, then I would try
to see if it fits or not right on top of my clothes and make a good guess.
Kişiye (satıcıya/görevliye) deneyip deneyemeyeceğimi/deneyebilir miyim diye sorarım. Deneyemezsin derlerse, o zaman bana olup olmadığını anlamak/görmek için elbiselerimin üzerinden deneyip güzel/iyi bir tahminde bulunurum.
Ruth: Do you ever buy clothes which are second hand, which other people have already worn?
Hiç başka insanların giydiği/kullandığı, ikinci el kıyafet alır mısın/aldığın olur mu?
Akane: I used to be really into vintage clothes when I was younger. Yes, there's a huge area
in Toronto where I'm from where there are many shops with vintage clothes, and I used to go there all the time.
Gençken/gençliğimde eski/kullanılmış elbiseleri/giyecekleri çok severdim/çok meraklıydım. Memleketim Toronto’da eski/kullanılmış kıyafetlerin bulunduğu/satıldığı çok sayıda dükkanın olduğu büyük bir yer var, her zaman oraya giderdim.
Ruth: Wow. So there kind of dated clothes are they?
Eski/eskimiş giyecekler/kıyafetler türü şeyler mi?
Akane: Yes, they are. They are second hand clothes. They're used and they're very cheap and very fashionable.
Evet o tür şeyler. Ikinci el kıyafetler. Kullanılmış, çok ucuz ve çok şık şeyler.
Ruth: Oh, that sounds fantastic.
Harikaymış/çok iyiymiş ya! (çok iyi birşeye benziyor)
Akane: Yeah, it is.
Ruth: Does anybody else ever buy you clothes? Do your parents buy you clothes sometimes?
Sana hiç başka elbise/giyecek alan oluyor mu? Ailen bazı zamanlar sana elbise/giyecek alıyor mu?
Akane: Um, I suppose they used to when I was younger, but not anymore, because you know, I like to choose my own things.
Sanırım/galiba ben gençken alıyorlardı ama artık almıyorlar, çünkü bilirsin işte, içimden geleni/kendi beğendiğimi/istediğimi seçmeyi seviyorum.
Ruth: Of course, yeah.
Akane: But once in awhile I might go shopping with my mother, and if there's something
I like she might buy it for me if it's a special occasion.
Ama bazen annemle birlikte alışverişe çıktığım oluyor/olabiliyor, eğer beğendiğim/istediğim birşey olursa, özel bir günse benim için aldığı oluyor.
Ruth: Oh, that's generous.
Eli açıkmış/gönlü zenginmiş.
Akane: She is.
Öyledir.
Ruth: Alright, well thanks for that Akane.
Sohbet için teşekkürler.
Akane: Alright.
Rica ederim/birşey değil/ne demek

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder