13 Ağustos 2015 Perşembe

İngilizce Deyimler ve İfadeler 137

on the back burner 

= less important at the moment
    on hold or suspended temporarily, on the shelf
    as a low priority, not getting or needing immediate attention

= geri planda, ikinci planda, düşük öncelikli
    askıya alınmış, daha sonraya ertelenmiş, rafa kalkmış/kaldırılmış
    geçici olarak durdurulmuş/bekletilen, beklemede, askıda
    kazığa alınmış/çekilmiş
    ikinci derecede önem arz eden, öncelik arz etmeyen, aciliyeti olmayan



* The building project is on the back burner for now.
  (Yapı/Bina projesi şimdilik askıya/beklemeye alındı/rafa kaldırıldı.)

* We've all had to put our plans on the back burner for a while.
  (Hepimiz bir süreliğine planlarımızı rafa kaldırmak/beklemeye almak zorunda kaldık.)

* This matter was on the back burner for a long time.
  (Bu mesele epeydir/uzun bir süredir geri plana atılmış vaziyetteydi/durumdaydı.)

* It wasn't April 15th yet so I put the taxes on the back burner.
  (Daha Nisan'ın 15'i gelmediği için ben de vergileri/vergi ödemesini sonraya bıraktım.)

* That project is on the back burner until we deal with higher priorities.
  (Daha yüksek öncelikli olanları halledene kadar o proje askıya/beklemeye alındı/rafa kaldırıldı.)

* We will have to put this on the back burner for a while.
  (Bunu bir süreliğine/kısa bir süre için ertelememiz/sonraya bırakmamız/rafa kaldırmamız gerekecek.)
  (Bunu bir süreliğine/kısa bir süre için ertelemek/sonraya bırakmak/rafa kaldırmak zorundayız.)

* Plans for the new factory have been put on the back burner until the economy improves.
  (Yeni fabrika için planlar/taslaklar ekonomi düzelene/iyileşene kadar askıya alındı/rafa kaldırıldı.)

* That idea is simmering on the back burner for now.
  (O fikir/proje şimdilik geri planda pişiyor/olgunlaşıyor.)
  (O fikir şimdilik biraz daha pişmesi/olgunlaşması için beklemeye/askıya alındı.)

* They kept the project on the back burner all summer.
  (Yaz boyunca/Bütün yaz projeyi ikinci/geri planda tuttular/plana attılar.)

* It's a great idea, but we're too busy to look into it now so we'll put it on the back burner for a while.
  (Harika bir fikir ama şu an onu inceleyecek/ele alacak vaktimiz yok, bu yüzden onu bir süreliğine daha sonraya erteleyelim/bırakalım.)

* After months on the back burner, the debate about e-mail privacy is about to be renewed.
  (Sonra bakarızla/konuşuruzla geçen ayların ardından e-posta mahremiyetiyle ilgili tartışma yeniden başlamak/alevlenmek üzere.)

* Put other issues on the back burner until after the election.
  (Diğer meseleleri seçim bitene kadar askıya/beklemeye alın/rafa kaldırın.)

* She decided to attend Harvard, where she would study political theory and put her acting career on the back burner.
  (Siyaset teorisi okuyacağı Harward'a gitmeye karar verip oyunculuk kariyerini ikinci/geri plana attı/rafa kaldırdı/daha sonraya erteledi.)

* We'll have to put her proposal on the back burner until we have more funds.
  (Sermayemiz daha fazla olana dek onun teklifini askıya/beklemeye almamız gerekecek.)

* The injured goalie has been on the back burner for weeks.
  (Sakatlanan/Sakatlık geçiren kaleci haftalardır kızağa çekilmiş/ikinci plana atılmış/ikinci kaleci konumuna düşmüş durumda/vaziyette.)

* Then he became really ill and he put all his plans on the back burner.
  (Sonra/Ardından ciddi şekilde rahatsızlanıp/hasta olup tüm planlarını rafa kaldırdı/daha sonraya erteledi.)

* Let’s put this project on the back burner for now. Our CEO wants us to work on another project that is much more urgent, and needs to be finished in the next 2 weeks.
  (Şimdilik bu projeyi/işi daha sonraya bırakalım/bırakıyoruz. Yönetim kurulu başkanımız bizden çok daha aciliyeti olan ve iki hafta içerisinde bitirilmesi gereken diğer bir proje üzerinde çalışmamızı istiyor/istedi.)

* I'd involved so much of my time on the Spectrum project, and everybody else's time too, that everything else was on the back burner.
  (Ömrümün çoğunu/büyük kısmını Spectrum projesinde geçirdim/projesine harcadım, benim gibi başkaları da, öyle ki diğer her şey geri/ikinci plandaydı/başka hiçbir şey Spectrum projesi kadar önemli değildi.)

* The preliminary market analysis is on the back burner; I have some other projects that are taking priority.
  (Ön pazar/piyasa araştırması rafa kalkmış/beklemeye alınmış/daha sonraya bırakılmış durumda, elimde önceliği/aciliyeti olan diğer bazı/birkaç proje/iş var.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder