Big deal.
= Used to say that something is not as important as it seems to be.
Used ironically to indicate that something is unimportant or unimpressive.
So what? Who cares?
= küçümseme ifadesi, hıh
aman ne önemli, aman ne de büyük başarı, sanki büyük bir marifet
büyük marifet, çok etkilendim pöh, o da bir şey mi
ne olmuş yani, ne olacak ki, eee ne olmuş, ne fark eder
bana ne, çok da tın, çok da umurumdaydı, kimin umurunda ki
* So she got a part in the school play? Big deal!
(Demek ona okul gösterisinde/müsameresinde rol verdiler ha? Aman ne de büyük başarı!)
* So you're the mayor's cousin—big deal!
(Demek belediye başkanının kuzenisin, çok etkilendim/aman ne önemli.)
* It's just a game. If you lose, big deal.
(Bu sadece bir oyun. Kaybedersen/kazanamazsan, çok da tın/ne olur yani!)
* He can run a mile in 15 minutes? Big deal! Some people can do it in four.
(Bir mili on beş dakikada mı koşabiliyormuş? Aman ne büyük başarı/Ne olmuş yani! O mesafeyi dört dakikada koşabilenler var.)
* So you gained a few pounds. Big deal!
(Demek bir iki kilo aldın ha. Sanki büyük bir marifet!)
* A: I ran five miles this morning.
(Bu sabah beş mil koştum)
B: Big deal! I ran ten.
(O da bir şey mi! Ben on mil koştum.)
* A: She's going to be angry.
(Sinirlenecek/kızacak.)
B: Big deal.
(Ne olacak ki/ne fark eder ki/Çok da tın!)
* A: You broke it!.
(Kırdın işte/Sen kırdın!)
B: Big deal.
(Çok da tın/çok da umurumdaydı/bana ne!)
* A: Did you hear that Jeremy got the job at TechCorp? Apparently he's making $200,000 a year.
(Jeremy, TechCorp şirketinde işe girmiş duydun mu? Galiba bir yılda iki yüz bin dolar kazanıyormuş.)
(Jeremy'nin TechCorp şirketinde işe girdiğinden haberin var mıydı? Yıllık kazancı iki yüz bin dolarmıymış ne.)
B: Big deal. He only got that job because his uncle is vice-president of the company.
(Hıh/Aman ne büyük marifet! Şirketin başkan yardımcısı amcası olduğu için gireceği tek iş oydu.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder