12 Ağustos 2015 Çarşamba

İngilizce Deyimler ve İfadeler 136

in/into the black

= not in debt; in a financially profitable condition
    operating at a profit or being out of debt
    If a bank account is in the black, it contains some money.

= kara geçmek, kar etmek
    gelir/kazanç elde etmek
    borçlu olmamak, alacaklı olmak
    mali bakımdan güçlü, ödeme gücü olan, ödeme gücüne sahip



* It is hoped the club will be back in the black by the end of the season.
  (Kulübün sezon sonuna kadar/doğru tekrar kara geçmesi bekleniyor.)

* Bill was happy to say they were in the black.
  (Bill karda olduklarını/mali durumlarının sağlam olduğunu mutlu bir şekilde söyledi/ifade etti/açıkladı/duyurdu.)

* I wish my accounts were in the black.
  (Keşke hesaplarım artıda olsaydı/kar ediyor olsaydım.)
  (Mali bakımdan/Finansal açıdan güçlü/sağlam olmayı çok isterdim.)

* New production methods put the company in the black.
  (Yeni üretim metotları firmayı kara geçirdi.)

* Sally moved the company into the black.
  (Sally finansal durumu güçlü/kar eden bir firmaya geçti/transfer oldu.)

* You should always be making every decision based on what you think will be able to keep you in the black.
  (Daima bütün kararlarını düşündüğün/tasarladığın/aklındaki şeyin sana kar/gelir getirip getirmediğine/sağlayıp sağlamayacağına göre almalısın/vermelisin.)

* Now that the company is in the black, there's a good chance it will become a deal stock.
  (Firma/Şirket karda olduğu/mali bakımdan güçlü olduğu için, borsaya girmesi/açılması/hisselerinin borsada işlem görmesi için iyi bir fırsat var.)
  (Firmanın ekonomik göstergeleri iyi/sağlam/pozitif olduğu için borsaya girmesinin/açılmasının tam zamanı!)

* When making an investment, it's best to go with a company in the black as it means it's turning a profit.
  (Yatırım yapacağın/hisse alacağın zaman, en iyisi mali durumu güçlü yani kar elde eden bir firmadan hisse almaktır.)
  (Yatırım yapacaksan/hisse senedi alacaksan, en iyi/akıllıca yol finansal açıdan sağlam yani gelir elde eden bir firmanın hisse senetlerini almaktır.)

* Some states have legalized gambling as a way to put their finances in the black.
  (Bazı/kimi eyaletler mali durumlarını güçlendirmenin/gelir elde etmenin bir yolu/yöntemi olarak kumarı yasal hale getirdiler.)

* It's great new for everyone that the company is back in the black this year after sales increased in the last quarter.
  (Son çeyrekte satışlardaki artıştan sonra firmanın bu sene tekrar kara geçtiği haberi herkesi çok sevindirdi/memnun etti.)

* He spent the next two years scraping and clawing his way back into the black.
  (Sonraki iki yılı didişip/mücadele edip tekrar kara geçmek/durumunu düzeltmek/düzlüğe çıkmak/işleri rayına oturtmak için harcadı/çabalamakla geçirdi.)

* An insurance company operating in the black will be able to pay for further growth.
  (Kar eden bir sigorta şirketi daha da fazla/çok büyümenin bedelini ödeyebilir/acısını çekebilir.)

* Many analysts believe the deal will allow the company to move into the black within six to 12 months.
  (Birçok analist yapılan anlaşmanın, şirketin altı ila on iki ay içinde/arasında kara geçmesine olanak sağlayacağına inanıyor/sağlayacağını düşünüyor.)

* It's taken a long time, but we've paid off our loans and we're in the black again at last.
  (Uzun zaman aldı/geçmesi gerekti ama borçlarımızı/kredilerimizi ödeyip/kapatıp tekrar kara geçtik en sonunda/nihayet.)

* If you rearrange your debts and save more than you spend, you could be in the black again within three years.
  (Eğer borçlarını yeniden yapılandırır ve kazancından daha az harcarsan, üç yıl içerisinde tekrar kara geçebilirsin/düzlüğe çıkabilirsin.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder