You won't believe who got the lead in the school play.
A: Hey, girl, how was s.... school?
(Selam/merhaba arkadaşım, okul nasıldı/nasıl geçti?)
Are you OK?
(İyi misin/herşey yolunda mı?)
B: It's so terrible.
(İyi değilim/hiçbir şey yolunda değil.)
A: What is? School?
(Sorun ne/ne oldu? Okul mu/Okulda mı birşey oldu?)
B: I just can't believe it!
(İnanamıyorum/aklım almıyor/bu nasıl olur ya!)
A: Mandy, stop being so dramatic!
(Mandy, olayı bu kadar dramatik/acıklı hale getirmeyi/dramatize etmeyi bırakır mısın/keser misin?)
(Mandy, bu kadar abartmayı bırak/fazla abart mıyor musun!)
Hey, you usually say that to me.
(Hey/baksana, genellikle sen bana böyle söylerdin.)
(Genellikle bu sözü sen bana söylerdin/benim için kullanırdın.)
B: You won't believe who got the lead in the school play.
(Okul gösterisinde/piyesinde başrolü kimin kaptığına inanamazsın/kaptığını tahmin edemezsin.)
A: Who?
(Kim?)
B: Trina Taylor.
A: Taylor. The principal's daughter?
(Taylor. Müdürün kızı mı?
That's interesting.
(Bak bu tuhaf/ilginç işte.)
B: Trina’s acting is terrible.
(Trina'nın oyunculuğu çok kötü/Trina berbat/çok kötü rol yapıyor.)
And her singing is even worse.
(Şarkı söyleyişi/söylemesi daha da kötü/berbat/içler acısı.)
A: She has to sing?
(Şarkı söylemesi mi gerekiyor/rolünde şarkı söylemek mi var?)
B: Yes. And she sings like this: “Yayyyy”
(Evet. Aynen böyle şarkı söylüyor: Vaaavv)
A: Mandy, be nice.
(Mandy kibarlığını/nezaketini kaybetme/ayıp oluyor/terbiyeni bozma.
B: It's the truth.
(Gerçek birşey bu/yalan değil ki bu.)
And now I have to write about the auditions to the school paper.
(Ve şimdi seçmeler hakkında/seçmelerle ilgili okul gazetesine yazı yazmam gerekiyor.)
A: O – o. Good luck! So do you wish you were in the play?
(Ooo işin zor/kolay gelsin! Gösteride yer almak ister miydin/istiyor muydun?)
B: Well, I would have liked to try out for it,
(Seçmelere katılmayı istiyordum/katılma niyetim/düşüncem vardı.)
but sense Trina has the biggest part, I’m glad I’m not in it.
(ama Trina'nın baş rolde olduğunu düşününce/olduğu aklıma gelince, gösteride yer almadığıma/olmadığıma seviniyorum.)
A: Uh, Mandy, don’t you have any homework to do?
(Ah Mandy, yapacak/yapman gereken ödevin yok mu senin?)
B: Yeah. I have so much homework to do tonight.
(Evet. Bu akşam yapacak/yapmam gereken çok ödevim var.)
A: Don’t you think you should get started?
(Sence başlaman gerekmiyor mu/başlaman gerektiğini düşünmüyor musun/başlasan iyi olmaz mı?)
B: Oh, yeah. Sorry, you probably have a lot of homework to do, too.
(Oh evet. Kusura bakma, öyle tahmin ediyorum ki senin de yapacak/yapman gerekin ödevin vardır.)
A: Yeah. I have world history on Tuesdays and Thursdays.
(Evet. Salı ve Perşembe günleri Dünya Tarihi dersim var.)
B: And that’s your class with the most homework, right?
(ve bu senin ödevi en fazla olan dersindi, değil mi?)
A: Right.
(Evet/doğru.)
B: OK, I’ll see you later. I have an article to write!
(Tamam. Sonra görüşürüz. Yazmam gereken bir makale var.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder