8 Mart 2015 Pazar

İngilizce Deyimler ve İfadeler 87

                                               English Expressions & Phrases



get/have/give/take a rain check

= change the plan to another time in the future
    make the proposed appointment some other time
    not tonight/today, perhaps another time
    I can't make it this time but I would like to if there is another time.
    let's do it another time
    a polite way of saying "no" to an invitation


= bir daveti/teklifi şimdi olmaz ama başka zaman olabilir diyerek reddetmek/kabul etmemek
    bir hakkı/daveti/planı/programı vb daha sonraya/başka bir zamana ertelemek/bırakmak/tehir etmek




* I can't come to dinner Tuesday but hope you'll give me a rain check.
  (Salı günü/günkü yemeğe gelemiyorum, ama alacağım olsun/daha sonra isterim bak!)
  (Salı günü yemeğe gelemiyorum ama umarım daha sonraya erteleyebilirsin/başka zamana bırakabilirsin/daha sonra yaparız/gideriz olur mu?)

* A: We would love to come to your house, but we are busy next Saturday. Could we take a rain check on your kind invitation?
  (Evinize gelmeyi/size misafirliğe gelmeyi çok istiyoruz ama bu/önümüzdeki Cumartesi doluyuz/programımız var. Bu nazik davetinizi başka zamana erteleyebilir miyiz/bu nazik davetinize başka bir zaman icabet etsek olur mu?)
  B: Oh, yes. You have a rain check that's good anytime you can come by and visit.
  (Tabi olur. Hakkınız saklı, ne zaman isterseniz gelip misafirimiz olabilirsiniz.)

* A: Sorry, but I'm going to have to give you a rain check. Is that okay?
  (Kusura bakma ama ben bu sefer gelmeyeyim, başka zaman gelirim. Sana uyar mı/sorun olur mu?)
  B: Sure, I'll take the rain check.
  (Tamam, başka zaman/daha sonra gelirsin/gideriz/yaparız.)

* Susan, I'm terribly sorry. I think I have to give you a rain check. I have to work overtime tonight to finish the directors' report.
  (Susan, çok çok üzgünüm. Programımızı galiba başka bir sefere ertelememiz gerekecek. Yönetim kurulu raporunu bitirmek için bu akşam fazla mesai yapmam gerekiyor.) 

* I'll take a rain check on that drink tonight, if that's all right.
  (Bu akşam içmeye/bara gelemiyorum ben/bu akşamki bar planımız/programımız için izninizi/müsaadenizi isteyeceğim, eğer sakıncası/bir mahzuru yoksa/kızmazsanız/sorun etmezseniz/bir şey demezseniz.)

* I won't play tennis this afternoon but can I get a rain check?
  (Öğleden sonra tenis oynayamayacağım/tenis oynamaya gelemeyeceğim, daha sonra yapsak/oynasak/başka zamana bıraksak/ertelesek olur mu?)

* I can't go with you to the museum this Saturday, but can I take a rain check and go some other day?
  (Bu Cumartesi seninle müzeye gelemiyorum, ama alacağım olsun/daha sonraya erteleyelim/bırakalım, başka bir gün gidelim olur mu?)

* Since you can't join us for dinner, we'll give you a rain check.
  (Sen yemeğe gelemiyorsun diye, yemeği daha sonraya/başka bir zamana erteledik.)

* Mind if I take a rain check on that drink? I have to work late tonight.
  (İçmeye/bara daha sonra gitsek olur mu/nasıl olur? Bu akşam geç vakte/vakitlere kadar çalışmam gerekiyor.)
  (Bara/içmeye gelmeyeyim ben, alacağım olsun/başka sefere söz, olur mu? Bu akşam geç vakte kadar çalışmam gerekiyor.)

* Can I take a rain check on that?
  (Daha sonraya bırakalım/bıraksak olur mu?)
  (Alacağım olsun.)

* If you don't mind, I'll take a rain check on the drinks tonight. Can we make next week?
  (Kusura bakmazsan/sakıncası yoksa/izin verirsen bu akşam içmeye gelemeyeceğim. Gelecek hafta gidelim mi/yapalım mı?)

* I appreciate the invitation but I'll have to take a rain check. I'll join you next time.
  (Davetin için teşekkürler ama ben gelemeyeceğim/gelemiyorum. Bir daha ki sefere gelirim artık.)

* They threw a party last night but I took a rain check as I wasn't feeling very well.
  (Dün gece parti verdiler ama kendimi iyi hissetmediğim/hasta olduğum için -başka sefere gelirim diyerek- ben katılmadım/gitmedim.)

* I know you want me to go tonight but would you mind if I took a rain check?
  (Biliyorum bu akşam bir yerlere gidelim istiyorsun ama kusura bakmazsan/rica etsem başka bir zaman gitsek olur mu?)

* I'm really sorry but could I take a rain check on your invitation?
  (Gerçekten/çok üzgünüm ama başka zaman gelirim inşallah.) 

* A: Would you like to have a drink with me after work?
  (İşten sonra/iş çıkışı bir şeyler içmeye gidelim mi?)
  B: I’d love to, but I have other plans. I’ll take a rain check though.
  (Çok isterdim/ne iyi/güzel olurdu ama başka planlarım/bir programım var. Ama bu sayılmaz, alacağım olsun.)

* A: Do you want to go bowling with me and my friends on Friday night?
  (Cuma gecesi arkadaşlarla beraber bovlinge gidiyoruz, gelmek ister misin/gelir miydin/sen de gelsene)
  B: That sounds fun, but I have to work Friday night. How about a rain check?
  (Güzel/iyi olurdu valla ama Cuma gecesi çalışmam gerekiyor. Bir daha ki sefere gelirim, olur mu?)

* A: How about coming over to my house for dinner tonight?
  (Bu akşam bizim eve yemeğe gelsene./gelmeye ne dersin?)
  B: That would be wonderful, but I’m going to a movie with my friend. Can I have a rain check?
  (Harika/çok güzel olurdu ama arkadaşımla sinemaya gideceğim. Başka zaman gelirim olur mu?)
  A: Sure, no problem.
  (Tabi, nasıl istersen.)

* A: I'm going to the cinema tonight, do you fancy joining me?
  (Bu akşam sinemaya gideceğim/gidiyorum, gelmek ister misin/sen de gelsene)
  B: Sorry, I'll have to take a rain check, I already have plans.
  (Kusura bakma/üzgünüm, gelemem/alacağım olsun/bir dahaki sefere, plan yapmıştım/başka bir programım var.)

* We had to take a rain check on the trip to the beach because we'd already planned to go shopping, but we'll definitely go tomorrow.
  (Alışverişe çıkmayı/gitmeyi planladığımız/konuştuğumuz için plaj/sahil gezisini/programını erteledik/tehir ettik, ama yarın mutlaka gideceğiz.)

* A: We are all going to the cinema this evening. Would you like to join us?
  (Bu akşam hepimiz/hep beraber sinemaya gideceğiz/gidiyoruz. Sen de gelmek ister misin/sen de bizimle gelsene.)
  B: I'll have to take a rain check I'm afraid. I've got too much homework. Let me know next time you go.
  (Maalesef -bu sefer- gelemem -başka sefere inşallah-. Yapmam gereken bir sürü ödevim var. Başka sefer gittiğinizde/gideceğiniz zaman haberim olsun/bana haber verin/bana da söyleyin.)

* A: I'm beat! Let's call it a day.
  (Pilim bitti/yorgunluktan ölüyorum/pestilim çıktı/çok yorgunum/yoruldum! Bugünlük bu kadar yeter/paydos edelim.)
  B: OK. How about going for a drink?
  (Tamam/olur. Bir şeyler içmeye ne dersin/gidelim mi?)
  A: I'll take a rain check on that drink. I just feel like going home and hitting the hay.
  (bugün olmaz, başka bir zaman gidelim. Sadece eve gidip yatmak istiyorum/tek istediğim eve gidip yatmak.)

* A: Care for a drink?
  (Bir içecek/içki ister misin/alır mıydın/bir şeyler içelim mi?)
  B: I'll take a rain check, thanks.
  (Alacağım olsun, teşekkürler/başka bir sefere, teşekkürler.)

* A: Do you want to go to a movie tonight?
  (Bu akşam sinemaya gidelim mi?)
  B: No, I'm sick. Can I take a rain check?
  (Olmaz hastayım. Daha sonra gitsek olur mu?)
  A: Sure, let's go next week.
  (Tabi/olur, haftaya/öbür hafta gidelim/gideriz.)

* A: I have to cancel our plans for lunch today. Can I take a rain check?
  (Bugünkü öğle yemeği planımızı/programımızı iptal etmek zorundayım. Sonraya bıraksak olur mu?)
  B: Sure. How about tomorrow?
  (Olur. Yarına ne dersin/yarın olur mu?)

* A: Would you like to go out for dinner tonight?
  (Bu akşam yemeğe çıkmak ister misin/çıkalım mı?)
  B: Sorry, I can't make it tonight. Can I take a rain check?
  (Üzgünüm/kusura bakma, bu akşam olmaz/çıkamam. Daha sonra/başka zaman gitsek olur mu?)

* A: Are we still on for lunch tomorrow?
  (Yarın öğlen yemeğinde buluşuyoruz/beraberiz değil mi?)
  B: Actually, I have to cancel. Can I take a rain check?
  (Aslına bakarsan/doğrusu, iptal etmek zorundayım. Bunu erteleyebilir miyiz/erteleyelim mi?)

* A: Wanna go to the baseball game tonight with me?
  (Bu akşamki beysbol maçına benimle gitmek ister misin/beraber gidelim mi?)
  B: I thought you went yesterday.
  (Dün gittin sanıyordum/diye biliyordum.)
  A: It rained—they gave me a rain check.
  (Yağmur yağdı/hava yağmurluydu, biletimi ertelediler/erteleme bileti verdiler.)
  B: Oh! Can I get a rain check, too? I have to work late.
  (Öyle mi? Ben de hakkımı sonraya saklasam olur mu/ben gelmesem olur mu/nasıl olur? geç saate kadar çalışmam gerekiyor.)

* A: Let’s go to the bar. Drinks are on me.
  (Hadi bara gidelim./bara gidelim mi? İçkiler benden/ben ısmarlıyorum.)
  B: No, thanks. Please give me a rain check.
  (Teşekkürler, kalsın/ben gelmeyeyim/gelemem. Alacağım olsun/beni bu sefer mazur gör/başka bir zaman/daha sonra gideriz.) 




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder