15 Mart 2015 Pazar

İngilizce Deyimler ve İfadeler 89

                                           English Expressions & Phrases


go through something

= search/examine something carefully

= (bir şeyi ayrıntısıyla ve dikkatlice/iyice)
    araştırmak, arayıp taramak
    incelemek, kontrol etmek
    göz atmak, gözden geçirmek
    bakmak, karıştırmak



* Could you go through these files and find Mrs. Hugo's phone number?
  (Bu dosyalara dikkatlice göz atıp/bakıp Bayan Hugo'nun telefon numarasını bulur musun/bulabilir misin?)

* A customs officer went through my suitcase.
  (Bir gümrük memuru/görevlisi valizimi/bavulumu/çantamı dikkatlice inceledi/kontrol etti.)

* She went through his pants pockets, looking for his wallet.
  (Cüzdanını ararken/aramak için pantolonunun ceplerine baktı/ceplerini yokladı/kontrol etti.)

* Someone had broken into the office and gone through all the drawers.
  (Biri ofise/büroya zorla girip tüm çekmeceleri arayıp taramış/karıştırmış.)

* Collins went through every legal book she could find.
  (Collins bulabildiği her hukuk kitabını inceledi/gözden geçirdi.)

* He spent quite a while going through his desk, looking for the papers.
  (Evrakları aramak için/ararken masasını gözden geçirmekle bir hayli vakit/zaman harcadı/geçirdi.)

* A: I can't find my keys.
  (Anahtarlarımı bulamıyorum.)
  B: Have you gone through your jacket pockets?
  (Ceketinin/montunun ceplerine baktın mı/ceplerini kontrol ettin mi?)

* Would you mind if we went through your pockets?
  (Ceplerine bakmamızda/ceplerini kontrol etmemizde bir sakınca var mı?)

* I don't like to go through other people's drawers.
  (Başka insanların çekmecelerini karıştırmayı sevmem/karıştırmak hoşuma gitmez.)

* We went through all the cupboards and drawers and found things we hadn't seen for years.
  (Bütün dolapları ve çekmeceleri karıştırdık/gözden geçirdik ve yıllardır görmediğimiz şeyler bulduk.)

* She's going through all the drawers, looking for a pen.
  (Bir kalem ararken bütün çekmecelere bakıyor.)

* I went through my bag, but I still can't find my keys!
  (Çantama iyice baktım ama hala anahtarlarımı bulamıyorum/anahtarlarım yok ortada!)

* I'm going through my wardrobe and throwing out all the clothes I don't wear any more.
  (Gardolabımı gözden geçirip artık giymediğim bütün elbiselerimi atıyorum.)

* Remember to go through the pockets before you put those trousers in the washing machine.
  (Bu pantolonu çamaşır makinesine atmadan önce ceplerini kontrol etmeyi/ceplerine bakmayı unutma.)

* The lawyer went through the documents but couldn't find any useful information.
  (Avukat evrakları inceledi/arayıp taradı ama işe yarar/kullanabileceği bir bilgi bulamadı.)

* I went through the drawer trying to find the earring I lost.
  (Kaybettiğim küpemi bulmaya uğraşırken çekmeceye baktım/göz attım/çekmeceyi kontrol ettim.)

* I'm going through this report. I want to double-check for mistakes.
  (Raporu inceliyorum. Bir kere daha hata kontrolü yapmak/hata var mı yok mu diye bakmak istiyorum/yapayım/bakayım dedim.)

* We will go through it all again tonight.
  (Bu gece her şeyi yeniden/bir daha gözden geçireceğiz.)

* I went through the students' papers, looking for the best one.
  (En iyi öğrenciyi ararken/bulmaya/belirlemeye çalışırken öğrenci belgelerine/evraklarına göz attım/belgelerini inceledim.)

* Someone has been going through my mail without permission.
  (Biri iznim olmadan/izinsiz bir şekilde mektubuma bakıyor/mektubumu okuyor.)
  (İznim olmadan/izinsiz bir şekilde mektubuma bakan/göz atan/mektubumu okuyan biri var.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder