English Expressions & Phrases
go through something
= search/examine something carefully
= (bir şeyi ayrıntısıyla ve dikkatlice/iyice)
araştırmak, arayıp taramak
incelemek, kontrol etmek
göz atmak, gözden geçirmek
bakmak, karıştırmak
* Could you go through these files and find Mrs. Hugo's phone number?
(Bu dosyalara dikkatlice göz atıp/bakıp Bayan Hugo'nun telefon numarasını bulur musun/bulabilir misin?)
* A customs officer went through my suitcase.
(Bir gümrük memuru/görevlisi valizimi/bavulumu/çantamı dikkatlice inceledi/kontrol etti.)
* She went through his pants pockets, looking for his wallet.
(Cüzdanını ararken/aramak için pantolonunun ceplerine baktı/ceplerini yokladı/kontrol etti.)
* Someone had broken into the office and gone through all the drawers.
(Biri ofise/büroya zorla girip tüm çekmeceleri arayıp taramış/karıştırmış.)
* Collins went through every legal book she could find.
(Collins bulabildiği her hukuk kitabını inceledi/gözden geçirdi.)
* He spent quite a while going through his desk, looking for the papers.
(Evrakları aramak için/ararken masasını gözden geçirmekle bir hayli vakit/zaman harcadı/geçirdi.)
* A: I can't find my keys.
(Anahtarlarımı bulamıyorum.)
B: Have you gone through your jacket pockets?
(Ceketinin/montunun ceplerine baktın mı/ceplerini kontrol ettin mi?)
* Would you mind if we went through your pockets?
(Ceplerine bakmamızda/ceplerini kontrol etmemizde bir sakınca var mı?)
* I don't like to go through other people's drawers.
(Başka insanların çekmecelerini karıştırmayı sevmem/karıştırmak hoşuma gitmez.)
* We went through all the cupboards and drawers and found things we hadn't seen for years.
(Bütün dolapları ve çekmeceleri karıştırdık/gözden geçirdik ve yıllardır görmediğimiz şeyler bulduk.)
* She's going through all the drawers, looking for a pen.
(Bir kalem ararken bütün çekmecelere bakıyor.)
* I went through my bag, but I still can't find my keys!
(Çantama iyice baktım ama hala anahtarlarımı bulamıyorum/anahtarlarım yok ortada!)
* I'm going through my wardrobe and throwing out all the clothes I don't wear any more.
(Gardolabımı gözden geçirip artık giymediğim bütün elbiselerimi atıyorum.)
* Remember to go through the pockets before you put those trousers in the washing machine.
(Bu pantolonu çamaşır makinesine atmadan önce ceplerini kontrol etmeyi/ceplerine bakmayı unutma.)
* The lawyer went through the documents but couldn't find any useful information.
(Avukat evrakları inceledi/arayıp taradı ama işe yarar/kullanabileceği bir bilgi bulamadı.)
* I went through the drawer trying to find the earring I lost.
(Kaybettiğim küpemi bulmaya uğraşırken çekmeceye baktım/göz attım/çekmeceyi kontrol ettim.)
* I'm going through this report. I want to double-check for mistakes.
(Raporu inceliyorum. Bir kere daha hata kontrolü yapmak/hata var mı yok mu diye bakmak istiyorum/yapayım/bakayım dedim.)
* We will go through it all again tonight.
(Bu gece her şeyi yeniden/bir daha gözden geçireceğiz.)
* I went through the students' papers, looking for the best one.
(En iyi öğrenciyi ararken/bulmaya/belirlemeye çalışırken öğrenci belgelerine/evraklarına göz attım/belgelerini inceledim.)
* Someone has been going through my mail without permission.
(Biri iznim olmadan/izinsiz bir şekilde mektubuma bakıyor/mektubumu okuyor.)
(İznim olmadan/izinsiz bir şekilde mektubuma bakan/göz atan/mektubumu okuyan biri var.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder