26 Mart 2015 Perşembe

İngilizce Deyimler ve İfadeler 91

                                                English Expressions & Phrases


put someone on hold

= to keep waiting (on the phone)
    to put someone or someone's telephone call on an electronic hold

= birini telefonda beklemeye almak
    birini telefonda/hatta bekletmek



* How do I put someone on hold on my cell phone?
  (Cep telefonumda birini nasıl beklemeye alırım/alabilirim?)

* Can I put you on hold for a minute? Someone's at my door.
  (Bir dakika bekleyebilir misiniz lütfen. Kapım çalınıyor/kapıya bakmalıyım.)

* May I put you on hold while I check how long Mr. Smith will be busy?
  (Biraz bekleyebilir misiniz/hattan ayrılmayın lütfen, Bay Smith'in görüşmesi ne kadar sürecek öğreneyim.) 

* Please don't put me on hold! I'm in a hurry!
  (Lütfen beni bekletmeyin/beklemeye almayın. Acelem var/acil görüşmem lazım.)

* The agent put me on hold while she consulted a colleague.
  (Temsilci meslektaşıyla/iş arkadaşıyla görüşürken/meslektaşına/iş arkadaşına danışırken beni hatta bekletti.)
  (Temsilci beni hatta bekletip meslektaşıyla görüştü/meslektaşına danıştı.)

* I am going to have to put your call on hold.
  (Sizden beklemenizi/beklemede kalmanızı isteyeceğim/sizi bekleteceğim/beklemeye alacağım.)

* I gotta (have got to) put you on hold, it's my mom on the other line.
  (Seni biraz bekleteceğim, diğer hatta annem var/diğer hattan annem arıyor.)

* You've already put me on hold three times.
  (Üç defa beklemeye aldınız beni zaten.)
  (Üç defadır telefonda bekletiyorsunuz beni zaten.)

* A: Can I speak to the manager?
  (Müdürle görüşebilir miyim?)
  B: Can I put you on hold for a minute? I'll see if he's here.
  (Bir dakika bekletebilir miyim/hattan ayrılmayın lütfen? Burada mı/yerinde mi bakayım/kontrol edeyim.)

* A: Do you mind if I put you on hold?
  (Biraz bekletmemin bir sakıncası var mı/kusura bakmazsanız biraz bekleteceğim.)
  B: How long do you think it will be?
  (Ne kadar sürer/ne kadar beklemem gerekecek?)

* A: May I put you on hold for a second?
  (Bir dakika bekleyebilir misiniz/bekletebilir miyim sizi?)
  B: Sure, go ahead.
  (Olur/peki, bekliyorum.)

* A: Hello, ABC Market? Do you have any fresh raspberries?
  (Alo/merhaba, ABC Market mi? Taze frambuazınız/ahududunuz var mı?)
  B: Can I put you on hold while I go and see if we have any left?
  (Biraz bekleyin lütfen, gidip elimizde kalmış mı bakayım.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder