29 Mayıs 2015 Cuma

ARABAYLA GÜNEYDOĞU ANADOLU TURU-1

Bahanesiz gezmek olmaz. Hele evliyseniz...
Konkimin (aslı kanki idi, ama işyerindeki ihtiyar amcamız konki diye telaffuz edince öyle kaldı) oğlunu acemi birliği için İzmir'e teslim etmiştik. O gün "inşallah usta birliğinde de seni ziyarete geliriz" demiştim.
Usta birliği Siirt'e çıktı. Neredeyse 10 aylık asker. Bitmesine iki aydan biraz fazla kaldı.
Erkek adam sözünde durur.
Hatundan "askerdir, gariptir, sevaptır" diyerek gönülsüzce de olsa izni kopardık.
Bize konkimin hemşehrisi ve benim de arkadaşım olan Ömer de katıldı.
Üç kişi olduk. Hep söylerim "üç kişi iki kişiden ve dört kişiden iyidir".
Yolculuk için çalışmalara zaten başlamıştım. Gidiş ve dönüşümüzü en verimli şekilde ayarlamaya çalıştım. Madem bu kadar kilometre yapacaktık, öyleyse değmeliydi buna.

Askerin çarşı izni yok. Malum orası Siirt ve riskli bir il.
Siirt'e varışımızı Pazar gününe ayarladım. Böylece sabit günümüzü pazara getirmiş oldum, Pazar, turistik yerlerin en kalabalık olduğu gün... Kalacağımız otellerde rezervasyonları yaptım. Erkek erkeğeyiz, üç kişilik odalar, ortalama oteller... Para yolda lazım. Uyumaya fazla para vermeye gerek yok.

Neyse biz bir yola koyulalım, yolda anlatırım size ayrıntıları...

1. gün (İstanbul-Gölbaşı-Kayseri-Döngel Mağarası-Kahramanmaraş)
14 Mayıs 2015 Perşembe
Çarşamba günü Perşembe gününe bağlayan gece... Saat 02:00
Yola çıkıyoruz. Konki biraz uyudu. Ben uyuyamadım. Ömer'i evinden alıyoruz. Arabanın kilometresini sıfırladık. Motor kilometresini değil tabi ki :)

Hedefimiz kahvaltımızı Ankara Gölbaşı'nda Mogan Gölü kıyısında yapmak. Otoban üzerinden gidiyoruz. 120'yi geçmeyeceğiz. Radar riskini azaltırız ve de yakıt az yakarız.
Sabah namazı molası... Highway tesisleri..
Yola devam... Gün doğuyor usulca...

Sabah Gölbaşı içinde bir pastahaneden sıcacık poğaçalar alıyoruz. Belediyenin Mogan Park tesislerine giriyoruz. 6 tl araba giriş ücreti...
Keşke girmeseydik... Çay içeceğimiz tesisler açılmamış... Tamam sabahın körü ama, çay zaten ne zaman içilir ki?
Kuru kuruya yiyoruz poğaçalarımızı... Göldeki ördek ve kuşlarla paylaşıyoruz kahvaltımızı.

Yola devam.... İstikamet tarihi Çeşnigir Köprüsü....
Sırf bu köprü için bu yolu tercih ettim. Yoksa normal yolumuz Ankara-Kırıkkale-Kırşehir üzerinden Kayseri olacaktı...
Güzelim Beynam yolu üzerinden Bala'yı geçip bu güzel köprüye ulaşıyoruz.
Çeşnigir Köprüsü, Kırıkkale'nin Karakeçili ilçesi ile Köprüköy beldesi arasında, Kızılırmak Nehri üzerinde Büyük Selçuklu Devleti zamanında yapılan tarihi bir köprü…
Timur Ankara Savaşına giderken bu köprüyü kullanmış… Yavuz Sultan Selim de Mısır seferine giderken köprüyü yenilemiş.
Köprünün çok büyük bir kemeri ve efsanesi var. Bu kemer, yapıldığı dönemde yapanlar tarafından bir türlü tutturulamamış ve bu yüzden, zamanın hükümdarı, bir sefere giderken, köprüyü kullanmayıp, Kızılırmak’ın sığ bir yerinden karşıya geçerek yoluna devam etmiştir. Ancak, köprünün ustalarına, dönüşüne kadar köprünün tamamlanmasını emreder. Ustalar, defalarca uğraşırlar ve yine kemeri tutturamazlar ve köprü yıkılır. Bu sırada, Hıristiyan bir Rum mimar, köprünün yıkılmaması için bir gece sabaha kadar Allah’a dua ederek yalvarır. Bu arada rüyasında kızı ile oğlunun kurban edilip onların kanı ile yoğrulan iki taşın köprüye konulması halinde büyük kemerin tutturulacağı ve köprünün yıkılmayacağını görür. Bunun üzerine,  Rum mimar, kızı ve oğlunu kurban eder ve onların kanı ile yoğrulan taşları, köprünün büyük kemerine yerleştirir ve böylece köprü yıkılmaz. Bu iki kanlı taş, günümüzde de köprü üzerinde görülmektedir.

1989 yılına kadar araç trafiğine açık olan köprü Kapulukaya Barajı'nın yapımından sonra, su seviyesinin yükselmesi sebebiyle kullanılamaz duruma gelmiş ve araç trafiğine kapatılmış.
Fazla vaktimiz olmadığı için çok duramıyoruz. Beş-on dakika kadar köprüyü temaşa eyleyerek soluklanıyoruz.
Yola devam... Normal planda Kırşehir ziyareti var. Aeaç içinde kısa bir toplantının ardından Kırşehir ziyaretini dönüşe bırakıyoruz. İstikamet doğruca Kayseri. Sırf pöç yemek için uğrayacağız mantı diyarına...
Kaman üzerinden Kırşehir'e varıp Kayseri yoluna devam ediyoruz.
Saat 11:30 gibi Kayseri'deyiz. Yol çalışması adresimize ulaşmamızı geciktiriyor ve nihayet pöçle buluşuyoruz.
Pöç, Ömer'in bizi tanıştırdığı ve aklımıza soktuğu bir yemek.
İsmi korkutmasın, güzel bir yemek. Pöç, dananın kuyruğu... Pişirmesi zahmetli ama çok şifalı bir yemek... 
İnternetten mutlaka araştırın, Youtube'da sizi Kayseri'ye pöç yemeye gitmeye ikna edecek videolar var.
Pöçüne kavuştu Ömer....
Sulu ve içinde üç adet pöç olan bu tabak 12 TL, pilav ile birlikte 14 TL...

Yola devam... Pınarbaşı'nda yakıt ikmal... Ve öğle namazı molası...
850 km yapmışız ve ibrede iki çizgi daha gösteriyordu. Aferin bize... Yavaş giden arabanın yakıtı seyrek azalırmış.
Pınarbaşı'ndan Maraş yoluna sapıyoruz. Coğrafya kendini belli ediyor. Sarız ve Göksun üzerinden yola devam ediyoruz.
Toroslar iklimi değiştiriyor. Sıcaklık 14 dereceye düştü. Yağmur çiseliyor.
Evlerin çatısı hep sac-galvaniz. Kiremit çatı yok. Kar yağışı yoğun buralarda anlaşılan.

Hedefimiz Döngel Mağarası ve şelalesi...
Maraş'a doğru Göksun'u geçince Tekir kasabasına varıyorsunuz. Biraz daha yol alınca sola doğru Döngel mağarası tabelasını görüyorsunuz.
Mağarasının Maraş şehir merkezine uzaklığı 57. km. Döngel Mağarasının içerisinden Döngel Çayı büyük bir çağlayan yaparak akıyor. İçindeki dikitlerden dolayı yöre halkınca Direkli adıyla anılıyor.
Dünyanın 8. harikalığına aday bir yer... Tekir'den batan büyük bir su kütlesi çağlayanlar halinde bu mağaralardan çıkar. Döngel çayının çıkış noktası…
Üst üste ve birbirine bağlı olmak üzere üç mağaradan meydana gelmekte. Mağaranın tabandan tavana kadar olan yüksekliği 102 m…
Dünyanın en eski anatanrıça heykeli burada bulunuyor.
Tekir-Döngel Hidroelektrik Santrali de burada kurulmuş…
Bu köprüden su içinde ileriye doğru ilerleyip şelalenin ve mağaranın altına ulaşabilirsiniz.
                                      




Mağaraya ulaşmak için köyün içinden geçip yolu bitirmeniz gerekiyor. Bakımsız bir yer.
Yönlendirici tabelalar yok. Mağaraya çıkan yol ve merdivenler harap....
Ama manzara süper... Aşağısı da yukarısı da çok güzel...
Buraya kesinlikle 5-6 saat ayrılmalı... Köprünün altından dere içinden geçerek şelalenin altına ulaşmak lazım. Asıl manzara orada.
Bir daha gelme bahanem olsun.

Yola devam... İstikamet Kahramanmaraş... 
Günü burada bitireceğiz. Burada konaklayıp sabah erkenden Halfeti'ye doğru yola çıkacağız.

Saat 17:00 gibi Maraş'tayız. Hemen otelimize varıp önüne arabamızı park ediyoruz. Odamızı görelim, içimiz rahat gezelim şehri.
Otel Büyük Maraş... Lokasyonu çok iyi. Şehrin merkezi.. Hayatın aktığı Trabzon bulvarının dibinde...
Üç kişilik odada toplam 150 tl ödüyoruz.

Şehir yürüyerek gezilir. Kaybolacaksın biraz. Kaybolmadan bulamazsın şehri.
Bilinçli kaybolmak üzere adımlıyoruz.
Arasa Camiinde ikindiyi kılıyoruz. Meydandan Bayrak Olayı heykelini, Ulu Camiyi ziyaret ederek kaleye çıkıyoruz.
Arasa Camii

Arka planda kale görünüyor

Arasa Camii

Bayrak Olayı Heykeli...
 Şehri işgal eden Fransızlar kalede asırlardır dalgalanan bayrağı indirir. Cuma namazında Hocaefendi, bayraksız bir yerin işgal altında olduğunu ve hür olmadığı, dolayısıyla böyle bir yerde Cuma namazı kılınamayacağını söyler ve halkı mücadeleye davet eder. Maraş'ın kahraman direnişi böyle başlar işte.
Ulu Caminin zarif minaresi...

Kaleden Ulu cami ve Taş Medrese


Kale manzarası çok güzel... İçeride park ve tesisler var. Şehrin kaleden manzarası çok hoş.
Kaleden inip tekrar şehirde adımlıyoruz. Karnımız acıktı. Geleneksek Maraş yemekleri yapan lokanta yok gibi, Bir tane buluyoruz, yemek çıkmıyormuş her gün.
Ne yapalım. Tantuni yiyelim. Tıka basa ikişer tantuni yiyoruz.
Akşam namazı yine Arasa Camiindeyiz.
Şimdi hedef, meşhur Maraş dondurması... Mado markasını doğuran Yaşar pastahanesindeyiz. Mekan ve ambians çok güzel... tarihi objeler...

Dondurma, dondurma yani... Fazla söze gerek yok.
Uykumuz geldi. Yatsıyı Arasa Camiinde kılarak doğru yataklarımıza koşuyoruz.

Sabah dörtte kalkıp yola çıkacağız.

Günün özeti:
1- Kayseri daha önce gezdiğim yer olduğu için aklımda sadece mantı yememenin acısı kaldı.
2- Maraş çok güzel bir yer. Doğası harika... Ülkemizin en sulak yerlerinden biri. Yayla şehri...
Mutlaka buraya 2-3 gün zaman ayırıp geleceğim. Yaylalarda oksijen depolamam lazım.
3- Planlı olmak ne güzel...

1.gün yol güzergahımız

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder