11 Haziran 2013 Salı

KAHVE MOLASI - İskender Pala

Bundan bir kaç sene evveline kadar İskender Pala'ya hep mesafeli duruyordum. Benim gözümde İskender Pala, süslü ve ağdalı cümleler kuran, işi gücü sadece divan edebiyatı olan bir isimdi. Bunda büyük abimin payı vardı elbette. Daha ilkokul ve ortaokulda iken abimin okuduğu İskender Pala kitaplarına bakardım. Galiba anlamamanın verdiği kızgınlığı yazara yüklemiştim.

Divan şiirini sevdiren adamı ancak bu önyargımı yıktıktan sonra sevebildim.

Efsane bir ilk oldu benim için. Şubat ayında okuduğum bu romanı yazarın 7 kitabı takip etti. 2013 senesi Haziran ayına gelmişken, İskender Pala'nın 8 kitabını okumuş oldum. Anlaşılan, bu sene İskender Pala'ya çalışmışım.

İşte Kahve Molası yazarın okuduğum sekizinci/son kitabıydı. Okuma şartlarım hiç de kitabın ismine uygun değildi. Günü birlik arkadaşla Ankara'ya gittik bu son Cumartesi. Arabada gidiş ve dönüşte ve bir de bir saatlik AVM molasında kitabı bitirmiş oldum.


Elimde kırmızı kalemim... Araba viraj yaptıkça altını çizdiğim satırlar karalamaya döndü neredeyse...

Kitabı kesinlikle tavsiye ediyorum. Kültür ve tarih sohbeti tadındaki bu eseri sıkılmadan okuyacak ve seveceksiniz. Heybemize dolduracağımız çok değerli bilgiler var sayfalarında...

İşte kitaptan altı çizilesi paylaşımlar...

* "Tarihin arka sokaklarında dolaştığım uzun yıllar boyunca pek çok insanla karşılaştım. İtiraf etmeliyim ki ne sefere giderken üzümünü kopardığı asmaya akçe kesesini bağlayan atama rastlayabildim, ne de harem havuzunun çevresinde yarı çıplak cariye kovalayan sultana."

Ahh şu tarihi olduğu gibi bırakabilsek keşke... Bugünü ve geleceği zaten kirletiyoruz, bari tarihe insaf dairesinde yaklaşabilsek...
Efsanelerin ve yalanların olmadığı sadece gerçeklerin olduğu bir tarih... Ne güzel olurdu değil mi?

* "Toprak altındaki bedeni ölü ama gönlü diri kişi, yüreği ölmüş ama vücudu diri kişiden daha iyi değil midir?"

Ne kadar doğru, değil mi? Cismin gider dünyadan da adım hep yaşar.

* "Sultan 2.Murat, oğlu 2.Mehmet'e tahtı emanet ettikten sonra huzuruna izinle girer, karşısında el pençe divan durarak "Hünkarım!" yahut "Devletlüm!" hitabıyla, o da izin verilirse, konuşabilirmiş."

Sergilenen tavra bakın! Henüz 14 yaşında bir delikanlı ve üstelik oğlun... Burada saygı kişiden öte makama gösteriliyor. Çünkü o makamdaki kişi devleti temsil ediyor. Bugün devletin idarecisine mesela başbakanına takınılan tavrı bir kıyaslayalım bununla.

* "Dili arılaştırma adı altında kelimeleri değiştirmek isteyenlerin bazıları, aslında kelimeleri değil, o kelimelerin arka planını oluşturan düşünce sistemini, anlayış ve dünya görüşünü hedef edinmektedirler."

Çok doğru... Mesela "güle güle" geldi, "Allahısmarladık" gitti. Sadece kelime mi değişti sizce?

* Esperanto Dilini duymuş muydunuz? 1880'li yıllarda Polonyalı Yahudi Zamenhof tarafından geliştirilen bir dil. Amaç, tüm insanların birbirini anlayabileceği bir ortak dil oluşturabilmek. Bizi ilgilendiren kısım ise bu fikri hayata geçirmek isteyen ilk kişinin bir Türk olması: Ekmekçizade Mehmet Muhiddin Efendi ve Balibilen dili...

* "Evladım! Rızkını iyilerle paylaş. Çünkü iyiler arkadaşsız yemek yemezler."

* "Şeriatta şu senindir, bu benim
    Tarikatta hem senindir, hem benim
    Hakikatte ne senindir, ne benim"

* İstanbul Fatih'teki Kıztaşı dikilitaşının Bizans'ta bir kız yahut kadının namusundan şüphelenilecek olunduğunda bu sütunun altına götürüldüğü ve dikilatışın üzerinde heykeli bulunan Afrodit'in namus konusunda karar vermesinin beklendiğini biliyor muydunuz?

* "Tohum, büyüyüp gelişmek için önce toprağa düşmek zorunda. Öyle ya, her mütevazı olanı Allah'ın rahmeti büyütür."

* Turist taşıyan otobüs dinlenme molası verir. Muavin garsona 35 turist ile kendisi ve şoförü kastederek seslenir: "35 kahve, 2 nescafe"

* Adım= at-ı-m (ayağı bir defa öne doğru atmak)

* "Geçmişten birikim almadıktan sonra geleceğe ne bırakabiliriz?"

* "Kültür kılıca hep galip gelmiştir. Milletleri yıkan, savaştaki değil, kültürdeki mağlubiyettir."

* "Ana dilini güzel konuşup yazmayı edebiyat sanıyorlar."

Bu algının olduğu toplumda edebiyat tabi ki gelişemez.

* "Tenkit aslında müessire (eser sahibi) değil esere yönelik olması gerekirken, bizde maalesef bunun tam tersi anlaşılır."

* "Arkadaş mı daha iyidir yoksa kardeş mi? - Kardeş dost olsa daha iyidir."

* "İnsanın bazen dinlediklerini de duydukları gibi algılaması bir erdemdir."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder