18 Mart 2014 Salı

DÜŞÜNDÜRT BİZİ ÇANAKKALE


* Çanakkale acaba kutlanılacak mı yoksa anılacak mı bir zaferdir?

İngiliz ve Fransızların başını çektiği müttefik donanmaları “Kal’a-yi Sultani” yani Çanakkale sahillerine denize girip tatil yapmak için gelmemişti ya! Amaçları boğazı geçip İstanbul’u işgal etmek ve Osmanlı Devletinin tasfiyesini sağlamak olan bu düşman güçler o sene olmasa da bir-iki sene sonra bu emellerine ulaşmadılar mı?

Öyleyse neyi kutluyoruz biz?

Kumarhaneye 4 milyon ile girip 780 bin lirayla çıkan bir kimsenin sevinip göbek atması gibi garip halimiz: Biz de savaşa 4 milyon metrekare toprakla girdik, Lozan’dan 780 bin metrekare toprakla çıktık.

Ve bir de başkentler başkenti İstanbul’u vermemek için yapılan Çanakkale savaşının bir Osmanlı zaferi olduğu ama İstanbul’un kazanmasına rağmen apoletlerinin sökülüp niçin emekliye ayrıldığı açıklanmaz bir türlü...

Çanakkale’nin en iyi değerlendirmesini müttefik donanmaları başkomutanı Amiral Hamilton, krallığa sunduğu savaş raporunda yapmıştır: Büyük kayıplarımıza karşın kazancımız şudur ki Türk milletinin aydınlarını, okumuş kesimlerini yok ettik. Gençliğini ve geleceklerini ellerinden aldık.

Çanakkale kutlanmaz, anılır. Anarak dersler almalıyız.

* İyi ki Mustafa Kemal Paşa Çanakkale’de vardı…

Okullardaki tarih kitaplarımızda Çanakkale Zaferi bir iki sayfayla geçiştirilir. Bunlar da Mustafa Kemal Paşanın içinde yer aldığı Anafartalar ve Conkbayırı lokal muharebeleridir. Öğrenci Çanakkale’yi bu lokal cephelerde cereyan eden çarpışmalardan ibaret sanır ve Atatürk ü Çanakkale Zaferini kazanan komutan olarak algılar. Oysa Osmanlı güçlerinin komutanı Alman Otto Liman Von Sanders idi.

Çanakkale Zaferi gerçek anlamda yazılır ve anlatılırsa, Milli Mücadele ve dolayısıyla Atatürk’ü gölgeler. Çanakkale’de 250 bin şehit vermişiz, Milli Mücadele de ise 6-7 bin civarı. Üstelik Mustafa Kemal Paşa Çanakkale’de binlerce küçük subaydan sadece biri (Yarbay). Atatürk Çanakkale savaşının başında yarbay rütbesindeydi, sonunda ise Albay rütbesinde... Çanakkale’yi yöneten isim değildir Atatürk…

* İstemeye İstemeye Akif’in Çanakkale Destanını Okuyanlar

Osman Yüksel Serdengeçti, Hasan Basri Çantay’dan naklediyor:

Çanakkale zaferinin yıldönümü… Bir tören yapılıyor. Zamanın zibidi şairlerinden biri kürsüye geliyor. “Maalesef, Çanakkale zaferimiz ve şehitlerimiz için bir Türk şair tarafından bir şiir yazılmamıştır. Çanakkale destanını yazan maalesef Türk değildir. Mecburen Türk olmayan bir adamın yazdığı şiiri okuyacağız.” der.

Akif bu hadiseyi duyunca çok üzülür ve hüngür hüngür ağlar.

İşte bu ve buna benzer hakaret ve saldırılar Mehmet Akif in Mısır’a gitmesinin ana sebeplerindendir.

* Çanakkale Etkinlikleri

15-20 öncesine kadar Çanakkale Zaferi yurt genelinde çok sönük kutlanırdı. Başbakan törenlere 2003 senesinde katılmaya başladı.

Çanakkale’de de kutlamalar çok sönük ve sembolik olurdu. Atatürk heykelinin önünde saygı duruşu ile başlayan tören yetkililerin bol Atatürklü konuşmaları ve yüzbaşı düzeyinde 10 kişilik manga askerin silah atışıyla sona ererdi.

Bir gün Avusturalya Genelkurmay Başkanı Şafak Ayinine katılacağını haber verdi. Uluslararası normlara göre mevkitaşı tarafından ağırlanmalıydı. Bu sayede Çanakkale Zaferi ilk defa (Hilmi Özkök) bir Genelkurmay seviyesinde kutlandı. O tarihten beri de kutlamalar deniz kuvvetleri komutanlığının ev sahipliğinde ve üst düzey komutanlarının katılımıyla gerçekleşmeye başladı.

 
* Nedir bu Şafak Ayini?
Anzaklar her yıl Çanakkale ye gelip Şafak Ayini ica ederler. Bizim malum basın, bu olayı çok iyi kamufle eder. Katılımcılardan bazılarının akşam bar-disko eğlencelerinin görüntülerini haber yapar. Şafak Ayinini bar-disko eğlencesini zannederdiniz. Halbuki Şafak Ayini onlarca papazın önderliğinde geceden başlayıp gün doğuncaya kadar devam eden ruhani havası son derece yüksek bir ayindir. Bu ayini bizim medyamız hep gizledi. Sebebi, halk bunları görür de akıllarına karpuz kabuğu düşer, gider oralarda mevlit okutur, hatim indirmeye kalkar.

* Çanakkale Şehitliğinin Yapımı

1.Dünya savaşı sona erip düşman çekildikten sonra İngilizler, Fransızlar, Anzaklar bize müracaat edip Çanakkale de çok sayıda asker kaybettiklerini, onların hatırasına birer şehitlik yapacaklarını söylerler. Onlar yapınca mecburen biz de küçük de olsa sembolik bir şehitlik yapmak zorunda kaldık. (1944)

Çanakkale şehitliğimizdeki mezar taşlarımızda dini sembol yoktur, laikçedir.

1944 senesinde yapımına başladığımız dört ayaklı şehitlik anıtı 1960’lara kadar ödemek yok gibi bahanelerle bir türlü bitirilemedi. 1960 senesinde bir gazete kampanya başlattı, toplanan parayla anıt tamamlanabildi.

(İngilizler 1926, Fransızlar 1930 senesinde tamamladılar.)

Eğer Anzaklar, Fransızlar, İngilizler burada şehitlik yapmasaydı, Osmanlı ve mazi düşmanı yeni rejim kesinlikle buraya bir şehitlik yapmazdı. Akif’in - şüheda fışkıracak toprağı sıksan şüheda- dediği topraklarda villalar ve eğlence mekanları olacaktı.
 

* Çanakkale Savaşında kaybımız 250 bindir. Genelkurmay kayıtlarında 57 bin şehit olarak geçer.

Bunun nedeni askeriyenin kaydında sadece cephede hayatını kaybedenlerin sayısı tutulmasıdır. Yaralananlar, hastanede veya memleketlerine dönüp yaralarından ötürü ölenler bu kayda girmez. Ayrıca bu kayıtta sadece resmi askerler olur. Oysa Çanakkale savaşı Osmanlı’nın tüm gücünü seferber ettiği savaştır. 15 yaşından 70 yaşına kadar öğrenci, memur, sporcu vb. kim varsa cepheye gönderilmişlerdir.

 

* Çanakkale savaşında 215 okkalık mermiyi tek başına kaldıran ve İngiliz savaş gemisi Ocean’ı saf dışı bırakan Seyit Onbaşı, soyadı kanunundan sonra kahraman, yaman, aslan, topçu, şanlı gibi soyadları tercih etmedi, Aldığı soyadı -Çabuk- idi.

Çünkü o mermiyi kaldırmaya niyetlenirken aklından kahramanlık geçmedi. Çabuk olması, gemiyi durdurması gerekiyordu.

 

* Çanakkale’de şehit olan Kürt sayısı az diyenlere...

Osmanlı o tarihlerde yedi cephede yedi düvelle savaşıyordu. Her cepheye yakın bölgelerden asker sevk ediliyordu. Bu nedenle Çanakkale’de en fazla şehit İstanbul, Bursa, Manisa ve Balıkesir’dendir.

Doğuda da Ruslarla çarpışıyorduk o tarihlerde. Doğu cephesinde şehit olan Balıkesirli, Kastamonulu sayısı, Çanakkale cephesinde şehit olan Diyarbakırlı, Mardinli sayısı kadardır.
 

* Eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Özden Örnek in oğlu Tolga Örnek in çektiği Galipoli Çanakkale filmi/belgeseli Anzakları mazlum gösteren, savaşın akıbetini Türklerin direnişine değil coğrafi şartlara bağlayan bir filmdi... Filmi izleyenler Anzakların dramına ağladı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder