* Çanakkale acaba
kutlanılacak mı yoksa anılacak mı bir zaferdir?
İngiliz ve Fransızların başını çektiği müttefik donanmaları
“Kal’a-yi Sultani” yani Çanakkale sahillerine denize girip tatil yapmak için
gelmemişti ya! Amaçları boğazı geçip İstanbul’u işgal etmek ve Osmanlı
Devletinin tasfiyesini sağlamak olan bu düşman güçler o sene olmasa da bir-iki sene
sonra bu emellerine ulaşmadılar mı?
Öyleyse neyi kutluyoruz biz?
Kumarhaneye 4 milyon ile girip 780 bin lirayla çıkan bir
kimsenin sevinip göbek atması gibi garip halimiz: Biz de savaşa 4 milyon
metrekare toprakla girdik, Lozan’dan 780 bin metrekare toprakla çıktık.
Ve bir de başkentler başkenti İstanbul’u vermemek için
yapılan Çanakkale savaşının bir Osmanlı zaferi olduğu ama İstanbul’un
kazanmasına rağmen apoletlerinin sökülüp niçin emekliye ayrıldığı açıklanmaz
bir türlü...
Çanakkale’nin en iyi değerlendirmesini müttefik donanmaları
başkomutanı Amiral Hamilton, krallığa sunduğu savaş raporunda yapmıştır: Büyük
kayıplarımıza karşın kazancımız şudur ki Türk milletinin aydınlarını, okumuş
kesimlerini yok ettik. Gençliğini ve geleceklerini ellerinden aldık.
Çanakkale kutlanmaz, anılır. Anarak dersler almalıyız.
* İyi ki Mustafa
Kemal Paşa Çanakkale’de vardı…
Okullardaki tarih kitaplarımızda Çanakkale Zaferi bir iki
sayfayla geçiştirilir. Bunlar da Mustafa Kemal Paşanın içinde yer aldığı
Anafartalar ve Conkbayırı lokal muharebeleridir. Öğrenci Çanakkale’yi bu lokal
cephelerde cereyan eden çarpışmalardan ibaret sanır ve Atatürk ü Çanakkale
Zaferini kazanan komutan olarak algılar. Oysa Osmanlı güçlerinin komutanı Alman
Otto Liman Von Sanders idi.
Çanakkale Zaferi gerçek anlamda yazılır ve anlatılırsa,
Milli Mücadele ve dolayısıyla Atatürk’ü gölgeler. Çanakkale’de 250 bin şehit
vermişiz, Milli Mücadele de ise 6-7 bin civarı. Üstelik Mustafa Kemal Paşa
Çanakkale’de binlerce küçük subaydan sadece biri (Yarbay). Atatürk Çanakkale
savaşının başında yarbay rütbesindeydi, sonunda ise Albay rütbesinde...
Çanakkale’yi yöneten isim değildir Atatürk…
* İstemeye İstemeye
Akif’in Çanakkale Destanını Okuyanlar
Osman Yüksel Serdengeçti, Hasan Basri Çantay’dan naklediyor:
Çanakkale zaferinin yıldönümü… Bir tören yapılıyor. Zamanın
zibidi şairlerinden biri kürsüye geliyor. “Maalesef, Çanakkale zaferimiz ve
şehitlerimiz için bir Türk şair tarafından bir şiir yazılmamıştır. Çanakkale
destanını yazan maalesef Türk değildir. Mecburen Türk olmayan bir adamın
yazdığı şiiri okuyacağız.” der.
Akif bu hadiseyi duyunca çok üzülür ve hüngür hüngür ağlar.
İşte bu ve buna benzer hakaret ve saldırılar Mehmet Akif in
Mısır’a gitmesinin ana sebeplerindendir.
* Çanakkale
Etkinlikleri
15-20 öncesine kadar Çanakkale Zaferi yurt genelinde çok
sönük kutlanırdı. Başbakan törenlere 2003 senesinde katılmaya başladı.
Çanakkale’de de kutlamalar çok sönük ve sembolik olurdu.
Atatürk heykelinin önünde saygı duruşu ile başlayan tören yetkililerin bol
Atatürklü konuşmaları ve yüzbaşı düzeyinde 10 kişilik manga askerin silah
atışıyla sona ererdi.
Bir gün Avusturalya Genelkurmay Başkanı Şafak Ayinine
katılacağını haber verdi. Uluslararası normlara göre mevkitaşı tarafından
ağırlanmalıydı. Bu sayede Çanakkale Zaferi ilk defa (Hilmi Özkök) bir
Genelkurmay seviyesinde kutlandı. O tarihten beri de kutlamalar deniz
kuvvetleri komutanlığının ev sahipliğinde ve üst düzey komutanlarının
katılımıyla gerçekleşmeye başladı.
Anzaklar her yıl Çanakkale ye gelip Şafak Ayini ica ederler.
Bizim malum basın, bu olayı çok iyi kamufle eder. Katılımcılardan bazılarının
akşam bar-disko eğlencelerinin görüntülerini haber yapar. Şafak Ayinini
bar-disko eğlencesini zannederdiniz. Halbuki Şafak Ayini onlarca papazın
önderliğinde geceden başlayıp gün doğuncaya kadar devam eden ruhani havası son
derece yüksek bir ayindir. Bu ayini bizim medyamız hep gizledi. Sebebi, halk
bunları görür de akıllarına karpuz kabuğu düşer, gider oralarda mevlit okutur,
hatim indirmeye kalkar.
* Çanakkale
Şehitliğinin Yapımı
1.Dünya savaşı sona erip düşman çekildikten sonra
İngilizler, Fransızlar, Anzaklar bize müracaat edip Çanakkale de çok sayıda
asker kaybettiklerini, onların hatırasına birer şehitlik yapacaklarını
söylerler. Onlar yapınca mecburen biz de küçük de olsa sembolik bir şehitlik
yapmak zorunda kaldık. (1944)
Çanakkale şehitliğimizdeki mezar taşlarımızda dini sembol
yoktur, laikçedir.
1944 senesinde yapımına başladığımız dört ayaklı şehitlik
anıtı 1960’lara kadar ödemek yok gibi bahanelerle bir türlü bitirilemedi. 1960
senesinde bir gazete kampanya başlattı, toplanan parayla anıt tamamlanabildi.
(İngilizler 1926, Fransızlar 1930 senesinde tamamladılar.)
Eğer Anzaklar, Fransızlar, İngilizler burada şehitlik
yapmasaydı, Osmanlı ve mazi düşmanı yeni rejim kesinlikle buraya bir şehitlik
yapmazdı. Akif’in - şüheda fışkıracak toprağı sıksan şüheda- dediği topraklarda
villalar ve eğlence mekanları olacaktı.
* Çanakkale Savaşında
kaybımız 250 bindir. Genelkurmay kayıtlarında 57 bin şehit olarak geçer.
Bunun nedeni askeriyenin kaydında sadece cephede hayatını
kaybedenlerin sayısı tutulmasıdır. Yaralananlar, hastanede veya memleketlerine
dönüp yaralarından ötürü ölenler bu kayda girmez. Ayrıca bu kayıtta sadece
resmi askerler olur. Oysa Çanakkale savaşı Osmanlı’nın tüm gücünü seferber
ettiği savaştır. 15 yaşından 70 yaşına kadar öğrenci, memur, sporcu vb. kim
varsa cepheye gönderilmişlerdir.
* Çanakkale savaşında 215 okkalık mermiyi tek başına
kaldıran ve İngiliz savaş gemisi Ocean’ı saf dışı bırakan Seyit Onbaşı, soyadı
kanunundan sonra kahraman, yaman, aslan, topçu, şanlı gibi soyadları tercih
etmedi, Aldığı soyadı -Çabuk- idi.
Çünkü o mermiyi kaldırmaya niyetlenirken aklından
kahramanlık geçmedi. Çabuk olması, gemiyi durdurması gerekiyordu.
* Çanakkale’de şehit
olan Kürt sayısı az diyenlere...
Osmanlı o tarihlerde yedi cephede yedi düvelle savaşıyordu.
Her cepheye yakın bölgelerden asker sevk ediliyordu. Bu nedenle Çanakkale’de en
fazla şehit İstanbul, Bursa, Manisa ve Balıkesir’dendir.
Doğuda da Ruslarla çarpışıyorduk o tarihlerde. Doğu
cephesinde şehit olan Balıkesirli, Kastamonulu sayısı, Çanakkale cephesinde
şehit olan Diyarbakırlı, Mardinli sayısı kadardır.
* Eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Özden Örnek in oğlu Tolga Örnek in çektiği Galipoli Çanakkale filmi/belgeseli Anzakları mazlum gösteren, savaşın akıbetini Türklerin direnişine değil coğrafi şartlara bağlayan bir filmdi... Filmi izleyenler Anzakların dramına ağladı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder