9 Haziran 2013 Pazar

Gezi Parkında Unutulmuş İki Soru

Her şey ağaca sarılan elleri çözmek için ellerin uzanmasıyla başladı. (?)

Sorulacak çok soru var. Bu aslında güzel bir şey. Soracak sorumuz varsa, cevap almaya/bulmaya layıkız demektir.

Gezi parkında ve daha sonra neredeyse tüm yurda yayılan eylemlerde kimler vardı? Bunun cevabını verebilirsek, meselenin ne olduğu üzerine daha sağlıklı sorular sorabiliriz.

Gezi parkında ağaçlar kesilmesin diye çadırında nöbet tutan çevreye duyarlı gönüllüler vardı. Ben bahçemde büyük bir hevesle diktiğim dört meyve ağacına –meyve vermeye başladılar halbuki- gerekli özeni gösteremesem de bu hassasiyeti çok iyi anlayabiliyorum. Öyle ki çevre problemleri için kendini zincirleyen eylemcilere hiç şaşkın şaşkın bakmamışımdır. Bir balina için hiç gözyaşı dökmedim ama balina katliamı için çırpınan insanlarla arama mesafe koymadım asla.

Ben bunu anlayabiliyorken, İstanbul gibi koca bir şehrin yöneticileri anlamamışlar mıdır? İtiraf edemesek de gözlerimiz mecbur bırakıyor bizleri, bu yerel yönetim İstanbul’a yeşillik adına çok büyük hizmetlerde bulunmuştur.

Öyleyse bu insanlar böyle bir müdahaleye neden maruz kaldı?

Polis emir alır. Emri söylendiği veya anladığı şekilde uygular. İki ihtimal var: Polis ne dendiyse aynen ona göre hareket etti. Polis söyleneni yanlış anladı veya “sabahın köründe bizi ne hallere soktunuz, alın size” diyerek kişisel siniriyle hareket etti. Toplu sinir?  Zor… bu ihtimal zayıflıyor.

Polise emir verenler nasıl bir sadist ruha sahip ki böyle bir müdahale yaşanıyor? Bu mümkün müdür? Herkes tanıdığı vali ve emniyet müdürüne göre bu sorunun cevabını versin. İnsaf sahipleri bu ihtimalin de zayıf olacağını söyleyecektir.

Peki, komplo olamaz mı? Bizler her meselede devlet içinde devlet aramayı seviyoruz. Bu meselede niye bu ihtimal uzak tutuluyor?

Mesela cemaat… Hani hep deniliyor ya, cemaat emniyette çok güçlü… F tipi yapılanma vs… Ve duymuyor muyuz ve şahit olmuyor muyuz; cemaat ile hükümet bir çekişme içinde. Hakan Fidan krizi bunun en bariz örneği değil mi? Belki koparılmak istenen ağaç değildir, “fidan”dır.

Bu soruya cevaplarımızı hızlı hızlı vermeyelim. Olay sonrası cemaatin takındığı tavrı da göz önünde bulunduralım. Her olayın arkasında Ergenekonvari yapılanmayı gösteren cemaat neden bu olayda farklı tavır takındı?

Vurma-kırmalar ve yakmalar haricinde sokaktaki halk haklıydı, Erdoğan ise suçluydu. Çünkü aşırı otoriter bir tutum içine girmişti. Gücünü paylaşmıyordu.
Gücünü kimle paylaşmıyordu?
Kadrolaşmada tek kaynak olmayı isteyen cemaat ile başbakanın bu konuda çatışma içinde oldukları epeydir konuşulmuyor muydu?

Ülkem zarar görüyorsa, her ihtimalin düşünülmesinde fayda var.

Belki aradığımız cevap, sormak istemediğimiz sorudadır.

 
Kimler vardı sorusuna devam edelim.

Polisin aşırı şiddetini gören (nerede gördüler?) insanlar buna doğal bir tepki olarak gezi parkına koştular. Bu nedenle sokağa dökülen insanlar olayı nereden gördüler çünkü medya hala anlaşılmayan bir nedenle olayı görmemezlikten gelmişti.  
 
Alın size bir ikinci soru:
Bu kadar büyük bir medya anlaşma olmadan böyle bir olaya karşı nasıl ortak bir tepki gösterebilir? Eğer olay ani geliştiyse, bu ortak tepkinin doğal olarak zuhur ettiğini söyleyebilmek epey zor değil mi?
O zaman olay ani, plansız gelişmemiş olabilir diyebilir miyiz?
 

Gezi parkında kimler vardı sorusunu sordukça cevap yerine sorular geliyor.

Eylemci gruptan daha iki sınıfı düşünmüşken cevabı zor iki soru elimizde kaldı.

Bu iki soru cevapsızken, başka soru sormaya gerek var mı?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder