5.Gün Perast –Herceg Novi-DUBROVNİK-Split
(11 May 2013)
Gece zorlu
geçti. Murat’ın senfonisine Enes de ayak uydurdu ara sıra. Neyse ki Lovcen ve
Kotor kalesinde çıktığım merdivenler işe yaradı. Yorgunluk galip geldi horlama
seslerine.
Sabah 6,
uyanıyorum. Murat ve Enes derin uykuda. Üstümü giyinip fotoğraf makinemle
kendimi sokaklara atıyorum. Kotor sokakları bomboş. Şehri hızlı adımlarla
turluyorum. Nehir tarafından fotoğraflar çekip tekrar hostelimizin olduğu
meydandaki kafeye dönüyorum. Garson geç kapatmış, erken açmış. Kahve istiyorum
ve laflıyoruz. Fırsatını bulup kitabımı okuyorum.
Saat 8… Ivan’ın
dün bizi indirdiği kapı tarafında hazır ve nazırız. Bankta oturup Ivan’ı
beklerken şehrin erkenci turistlerini ve sur tarafında kurulan pazarın
müşterilerini izliyoruz. On beş dakika kadar sonra Ivan geliyor. İstikamet Perast…
Kotor-Perast
arası 15 km. Unesco koruması altındaki bu harika şehir mutlaka ziyaret
listenizde olmalı.
St.Nikola kilisesinin önündeki alana
arabamızı park edip şehri gezmeye çıkıyoruz. Fotoğraf çekmenin telaşına
düşmüşken tekne turu teklifi geliyor. Zamanımız az, kısa turu tercih edip kişi
başı 5 Euro fiyata anlaşıyoruz. Kıyıdan yaklaşık 500 metre açıkta ki iki adaya
(St.George ve Meryem’e adanmış Gospa Od Skrpjela) doğru yola
çıkıyoruz. Söylentiye göre, adalardan biri doğal yolla, diğeri ise insan eliyle
yapılmış. İçi taş dolu iki gemi batırılarak temeli oluşturulmuş.
Muhteşem kareler
çekiyoruz. Kilise binası ve çan kulesi
Perast’a çok yakışıyor. Skrpjela adasına ayak basıyoruz. Adadan Perast ve Boka
körfezi çok daha güzel görünüyor.
Bugün yolumuz
da çok, uğrayacak duraklarımız da çok. Vaktimiz bugün çok değerli. Tekne
turundan hemen sonra yola koyuluyoruz. İstikamet Herceg Novi…
Perast-Herceg
Novi arası 30 km… Saat 10’da Herceg Novi’ye varıyoruz. Ivan bizi eski şehrin
girişinde indiriyor. Doğruca Osmanlı yapımı saat kulesinin olduğu giriş kapısına yöneliyoruz. Kapıdan giriş
yapıp doğruca St. Archangel Michael
Kilisesinin (Arhangela Mihaila) bulunduğu meydana yürüyoruz. Kanlı Kula’ya çıkacağız. Murat yine su
koyveriyor ve meydandaki kafede oturma eylemi yapıyor. Enes’le beraber 3-5
dakikalık bir yürüyüşle adını Osmanlılarla yapılan savaşta almış olan Kanlı
Kula’nın olduğu kaleye çıkıyoruz. Giriş ücreti kişi başı 1 Euro… Buradan tüm
şehrin ve Adriyatik’in güzel manzarasını seyrediyoruz.
Herceg Novi’de
yarım saat kadar vakit geçirip tekrar yollardayız. Birazdan sınırı geçeceğiz.
Yeni ülke, yeni heyecan… Hırvatistan vizelerimiz olsa da yine tedirginiz. Acaba
girişte zorlanacak mıyız?
Düşündüğümüz gibi
oluyor. Sınır geçişimiz kolay olmuyor. Hırvat görevli epey soru soruyor
bizlere. Kaç paramızın olduğuna kadar soru alıyoruz. Hatta paramızı göstermemiz
bile isteniyor. Allah’tan şoförümüz dün ve bugün bizimleydi. Programımızı ve
turist oluşumuzu bizden daha iyi anlatıyor. Hangi iltica niyetli insan, böyle
bir gezi yapar ki?
Neyse artık
Hırvatistan’dayız. Harika manzaralar eşliğinde yolumuza devam ediyoruz. Bir süre
sonra rüya şehir Dubrovnik
görünüyor. Yol kenarında seyir noktalarından birinde şehri fotoğraflıyoruz.
Ve artık
Dubrovnik zamanı. Arabamızı şehrin merkezinde otoparka bırakıp eski şehre doğru
yürüyoruz. Pile kapısından şehre giriyoruz. Karşımıza Onofrio çeşmelerinden (büyük ve küçük) büyüğü çıkıyor. Dubrovnik’in
ilk su tesisatını yapan Onofrio della Cava adına yapılmış olan Büyük Onofrio
Çeşmesi 15. yüzyılın ortalarında
yapılmış. 1438 – 1444 yılları arasında İtalyan hidrolik mühendisi Onofrio della
Cava ve mimar Pietro di Martino tarafından Dubrovnik Irmağı’ndan şehre temiz su
getirilmesi amacıyla inşa edilmiş. Veba
salgını günlerinde, bir önlem olarak şehir merkezine girmek isteyenlerin öncelikle
bu çeşmelerin soğuk sularında yıkanmaları şart koşulduğundan, çeşmeler tarih
boyunca bir anlamda şehrin koruyuculuğunu üstlenen iki muhafız görevi görmüş.
Çeşmenin başında
bulunduğu uzunca cadde ise ünlü Stradun
(Placa) caddesi… Bir zamanlar şehri ikiye bölen bir su kanalı olan bu cadde
şehrin birleşmesi ile birlikte doldurulup bir şehrin ana caddesi olmuş.
Bütün güzellikler
ya bu cadde üzerinde ya da bu caddeye yakın. Kalabalık da bu caddede. İnsanlar üzerinize
yürüyor. Çok sayıda Türk turist duyuyoruz. Duyuyoruz çünkü kalabalıkta görmek
pek mümkün değil.
Caddeyi bitirerek
Loggia meydanı ve özgürlüklerin
temsil eden Fransız Şövalyesi Orlando’nun
(Roland’ın Sütunu) heykeline varıyoruz. Bu heykel sadece özgürlüğü temsil
etmemiş. Aynı zamanda Hırvatlar için heykelin el kol uzunluğu bir ölçü birimi
olarak kullanılmış. (Sağ elinin dirseği 51.5 cm ile Dubrovnik lakatı adı
verilen uzunluk ölçüsü ile aynı uzunluktadır.) Meydanda ayrıca Çan (saat) kulesi de var. Saat kulesinin arka tarafından ise limana
çıkılıyor.
Biz tekrar
çeşmeye doğru caddeden geriye yürüyoruz. Herkesin elinde dondurma. Bizim de
canımız çekti. Envai çeşit… Topu 7 Kuna yani bir Euro. Topu maşallah, top
kadar. Yani süper. Üçer top alıp ziyafet çekiyoruz hafif yağmur eşliğinde. Yağmur
yağıyor, biz dondurma yalıyoruz.
Şimdi iki
hedefimiz var. Şehri surlardan yürümek ve teleferik.
Teleferik için
notlarıma bakıp Ivan’a bilgi veriyorum. Ivan, yine Ivan’lık yapıp konuştuğu
kişileri yanlış anlıyor ve bizi postaneye getiriyor. Cumartesi tabi ki kapalı. Yani
teleferik kapalı diye düşünüyoruz. Elde kaldı, surlarda yürüyüş.
Murat ve Enes’e
surlarda yürümeden Dubrovnik gezisi olmaz diyerek onları da ikna ediyorum. Ivan
arabaya gidiyor, dinlenecek. Kale turu girişi kişi başı 90 kuna yani 30 TL.
Pile kapısı
tarafından surlara çıkış yapıyoruz. Yaklaşık bir saat sürüyor ama değiyor. Şehri
dört bir taraftan gezmiş oluyoruz. Bu arada çalışan teleferikleri görüp Ivan’ın
kulaklarını çınlatıyoruz.
Akşam Split’te
olmamız lazım, orada konaklayacağız. Ivan’ı arıyoruz, gelip bizi giriş
kapısından alıyor. Otopark parası 10 Euro tutmuş. Saat 16… Dubrovnik elveda…
Split
yolundayız… Neum bölgesindeyiz. Burası Bosna Hersek toprağı. 20 km kadar sahil
şeridinde toprağı var Bosna’nın. Korkuyla girdiğimiz Hırvatistan’dan çıkmak
adama koyuyor doğrusu. Bosna girişinde arabamızı kenara çekmemiz isteniyor. Çantalarımız
kontrolden geçiliyor. İlaçlarımızı kontrol amaçlı alıyorlar. Görevli dönüşte
şakacı çıkıyor. Hapse gireceğimizi söylüyor, şaka şaka ilavesiyle. Mecburen tebessüm
ediyoruz. Kas gevşetici ve ağrı kesici haplarımızı teslim alıp yola devam ediyoruz.
Bosna
toprağındayken yemek işini halledelim diyoruz. Yol üstünde köftecide duruyoruz
ve nefis bir cevabi ziyafeti çekiyoruz. Dört kişi hesap 20 Euro.
Yine sınır.
Yine bir iki soru… ve yine yollar… Dubrovnik-Split arası 230 km… Yolun yarısı
otoban.. 6 Euro otoban ücreti ödüyoruz. Gişedeki tabelada yazılı dört dilden
biri Türkçe’ydi. Demek ki bu yolu Türk şoförler çokça kullanıyor.
Akşama doğru
Split’teyiz. Kalacağımız yeri 5-10 dakikalık arayıştan sonra buluyoruz. Hostel
Split Mediterranean House’da kalacağız. Bildiğin apartman dairesi.. Dört
yataklı bir odada kalacağız. Gayet güzel. Tuvalet-banyo dışarıda, ortak… Kişi
başı 90 Kuna, kahvaltısız.
Yarınki program
için taksici tanıyıp tanımadıklarını soruyoruz. Daire sahibi Slavin bizi
götürebileceğini söylüyor. Planımız şöyle: Sabah 10’a kadar Split’i gezeceğiz.
Slavin bizi hostelden alıp önce Trogir (yarım saat), sonra Sibenik (yarım saat)
ve ardından Zadar’a götürecek. Gece Zadar’da konaklayacağız. 120 Euro’ya
anlaşıyoruz.
Dışarı çıkacak
halimiz yok. Sabah erkenciyiz yine. Yatıp uyumak lazım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder