20 Mayıs 2013 Pazartesi

7 Gün 3 Ülke (ARNAVUTLUK-KARADAĞ-HIRVATİSTAN) 3.Bölüm


4.Gün Rijeka Crnojevica -Cetinje-Lovcen-KOTOR
(10 May 2013)

Yine ilk uyanan benim. Erken uyanmazsam bu uykucuları kim uyandıracak? Hızlıca kahvaltı yapmamız lazım, saat sekizde taksici Ivan gelecek. Murat biraz daha uyuyacağım diyor, Enes’le fırına gidiyoruz. Simit ve börek alıp marketten de içecek meyve suyu alıyoruz. Hostelin lobisinde kahvaltımızı yapıyoruz.

Saat 8:30 gibi Ivan geliyor ve yollardayız. Ivan önce Rijeka’ya gideceğimizi söylüyor. Bar istikametine yönelip başkent Podgorica yoluna sapıyoruz. Virpazar’ın oradan Rijeka Crnojevica yoluna giriyoruz. Budva’dan çıktığımızdan beri manzara muhteşem. İşkodra gölünü Karadağ tarafından çok rahat bir şekilde izleyebiliyoruz.

 

Nerdeyse tek şeritlik virajlı yolu takip ederek Rijeka Crnojevica’ya varıyoruz. Güzel taş köprüsü hemen etkiliyor bizi. Biraz etrafta turluyoruz. Tekneci adam yanımıza yaklaşıp göl turu teklif ediyor. Fazla vaktimiz olmadığı için kısa turu tercih ediyoruz. Yarım saat milli parkın bulunduğu gölde turlayacağız. Ücret 20 Euro.




 

Milli parka giriş ücretini teknenin içindeyken su üzerinde ödüyoruz. Kişi başı 4 Euro.

Manzara muhteşem. Yeşile doyuyoruz adeta. Mutlaka buraya geniş bir vakit ayrılmalı. Çok güzel trekking rotaları var.

Tekrar yollardayız. İstikamet Cetinje. Karadağ’ın onursal ve kültür başkenti… Karadağ Prensliği (20 yıl) zamanında batılı ülkeler buraya konsolosluklar açmış… Sevimli sokaklarının olduğu çok sakin ve düzenli bir şehir… Daha önceleri Karadağ başkenti iken daha sonra başkentliği Podgorica’ya vermiş.

Şehirde tam bir sessizlik hakim. Ivan bizi manastıra yakın alanda indiriyor. St.Peter Manastırını geziyoruz. Tam ibadet vaktine denk geldiğimiz için fotoğraf çekmemize izin vermiyorlar. Manastırdan Birth of the Virgin kilisesine doğru yürüyoruz. Yolun karşısına geçip meydana doğru adımlıyoruz. Sessiz şehirde yüksek seste gürültü… hayret!… Sesi takip edip meydana varıyoruz. Öğrencilerin AB etkinliği var.
Cetinje St. Peter Manastırı (Sveti Petar)

Birth of the Virgin kilisesi

 

Toplamda yarım saatten biraz daha fazla bir zaman geçirdikten sonra Cetinje’den ayrılıyoruz. İstikamet Lovcen

Lovcen Milli Parkı ülkenin en yüksek tepesine sahip. Oldukça virajlı ve çoğu zaman tek arabanın bile geçemeyeceği yolları biraz zorlu. Ücret ödemeden Milli parka giriyoruz. 10 km daha devam ediyoruz ve buraya asıl geliş sebebimiz olan 1840 metre yüksekliğinde, Montenegro, Arnavutluk ve Kotor’u ayaklarınızın altında görebileceğiniz en yüksek tepeye ulaşıyoruz. Karların erimediği noktaya kadar arabamızla geliyoruz. Bu noktadan itibaren artık ayaklarınla bir başınasın.

yaktın bizi Ivan (en sağda)

 

Burada Ivan’ın azizliğine uğruyoruz. Yerli kadın bize seslenip bir şeyler söylemişti ama Ivan duymamış ve bizi karlı araba yolundan yürütüyor. Yürümek çok zor. Bu sebeple Murat pes ediyor ve arabaya dönüyor. Ivan, ben ve Enes devam… Kestirme olur diye ağaç dallarına tutunarak dik yamacı çıkmaya uğraşıyoruz. Kan ter içinde merdivenlerin olduğu noktaya varıyoruz. Bir de ne görelim, yaşları 60-70 olan turist grunu bize tuhaf tuhaf bakıyor. Meğer kestirme düzgün bir yol varmış. Kendimize mi yanalım, Murat’ın bu güzelliği göremeyecek olmasına mı yanalım?

Durun, buraya ulaşmak da yetmiyor. Kayanın içinden açılan 400 basamaklı bir tünelden yukarı doğru çıkınca zirveye ulaşmış oluyorsunuz. Buranın ismi Njegos's Mausoleum….. müze giriş ücreti kişi başı 3 Euro.

Ve sonuç: Muhteşem… Her şeye değiyor kesinlikle.




 

Yarım saat kadar zirvede vakit geçirip tekrar yollardayız. Karnımız acıktı. Yemek molasını tarihi Njegusi kasabasında veriyoruz. Kasabayı kısa bir şekilde turluyoruz. Burası 220 yıl Karadağ’ı yöneten ailenin kasabası…

Yemek enfesti. Şehriye çorbası, et ve köfte. Ayrıca nefis peynir tabağı. Bu bölge peynir ve balları ile meşhur. Toplam hesap 4 kişi 45 Euro.

 

Yine muhteşem manzara eşliğinde yola devam. İnişteyiz. Bu arada yolda ertesi günkü program için Ivan’la pazarlık yapıyoruz. Bizi sabah Kotor’dan alıp önce yarımşar saat Perast, ardından Herceg Novi ve dört-beş saatlik Dubrovnik duraklarımızdan sonra Split’e bırakması için çetin pazarlıklar sonucu 290 Euro’ya anlaşıyoruz. Ertesi günkü programı ayarladığımız için artık yol daha güzel…

 Kotor da yaklaştıkça daha güzel. Tam 25 u dönüşlü keskin viraj geçiyoruz bu güzel kente varmak için. Tüm Boka körfezini, Tivat ve Kotor’u çok rahat bir şekilde gözlemleyebiliyoruz yol boyunca seyir teraslarından.

 

Ivan bizi stari gradın önünde indiriyor. Sabah 8’de aynı yerde buluşmak üzere ayrılıyoruz. Sırtımızda çantalar hostelimize yöneliyoruz. Kalacağımız yer Montenegro Hostel, stari gard içinde… Güzel bir deneyim olacak. Tarihle koyun koyuna uyumak şimdiden heyecan veriyor.

Deniz/Batı kapısından stari grada giriş yapıyoruz. Budva’nın stari gradı da neymiş. İşte stari grad bu!... Zaten bu yüzden UNESCO koruması altında bu eski şehir…

Giriş kapısının üzerinde Nazilerden kurtuluşunu simgeleyen yıldız  ve Tito’dan alıntı var: "Başkalarına ait olanı istemeyiz ama bizim olanı da vermeyiz"
 

Kapıdan girdiğimiz gibi karşımızda genişçe bir meydan (Oruzja meydanı) ve 1602 tarihli saat kulesi karşılıyor bizleri… Meydandan ayrılan daracık sokaklar ve taş yapıların estetiği hosteli unutuyor bizlere, sırtımızdaki çanta hafifliyor, sıkıntı vermiyor. Bu şehir çok canlı, hayat tüm hızıyla sürüyor tarih daha da tarih olurken.


 

Hostelimiz deniz müzesinin yakınında. Sokakları rastgele bilinçsizce turlarken karşımıza çıkıyor tabelası… Lobideyiz ve sürpriz. E-postalarla yazışırken görevli yanlış anlama sonucu rezervasyonumuzu Budva şubelerine yapmış. Neyse ki sorunu aşıyoruz ve iki katlı 3 ranzanın olduğu odayı kapatıyoruz. Tuvalet ve banyolar dışarıda, ortak kullanıma ait. Kahvaltısız kişi başı 20 Euro…

Çantalarımızı odamıza bırakıp doğruca sokaklara atıyoruz kendimizi… plansız, elimizde notlar, karşımıza çıkan güzelliği notlardan bulup okuyoruz. Haritayla şehri değil, şehirle haritayı keşfediyoruz bir bakıma…

Tripuna meydanındayız ve karşımızda ihtişamlı iki kulesiyle St. Triphon katedrali… Arka sokaklarından devam edip St.Paul ve St. Joseph kiliselerini görüyoruz. Cezaevini geçip River Gate/Nehir kapısından şehre girişin yapıldığı Drva meydanına ulaşıyoruz. Meydandaki St. Mary kilisesini gözlemliyoruz.


 

Hedefte stari gradın üzerinde konumlanmış St.John kalesi var. Çıkması epey yorucu… Murat ve Enes cesaret edemiyorlar. Onlar stari gradda gezmeye devam edecekler. Ben tek başıma Grubonja Sarayının arka sokağından kaleye doğru giriş yapıyorum. Kaleye çıkış ücretli, 3 Euro. Hem bu kadar zorluk çekeceksin ve de ücret ödeyeceksin. Aşağıda bu soruya vereceğiniz cevap ile yukarıda vereceğiniz cevap arasında dağlar kadar fark var. Yukarıda her şey unutuluyor.

Kaleye yaklaşık 40 dakikada çıktım. Hava sıcak ve güneşli. Fotoğraf makinemin kayışı boynumu acıtıyor. Arasıra durup Kotor ve Boka körfezini resimliyorum. Çıktıkça güzelliğin artacağını tahmin etmek enerji veriyor insana. Our Leady of Remedy kilisesi manzaraya enfes malzeme oluyor.



Our Leady of Remedy kilisesi




 

Kırk dakikada çıktığım zirvede 15 dakika kadar soluklanıyorum. İşin güzel tarafı en az on farklı milletten insanla tanıştım. Sırbı, Meksikalısı, İsveçlisi, Filipinlisi… Çoğu bana Sırpça veya Rusça selam verdi. Türkiye’den geldiğimi öğrendiklerinde epeyce şaşırdılar. Doğrusu Boşnak kökenlerime daha çok inanır oldum.

Ve iniş… yaklaşık 20 dakikada aşağıdayım. Murat ve Enes’le hostelin olduğu Cirkula/Muzeja meydanındaki kafede buluşuyoruz. O kadar yürümeme rağmen hala acıkmadım, onlar da aç değil… Birer kahve içiyoruz ve sahil boyunca yürüyelim diyoruz. Murat yarı yolda yine pes ediyor ve kafeye geri dönüyor. Enes’le birlikte Kotor sahilinde güneşi batırıyoruz. Dönüşte marketten keyif alışverişimizi yapıyoruz yine. Kafede Murat’a eşlik edip garsonla sohbet ediyoruz.

Yarın sabah yine erkenciyiz. Bugün de yoğunduk, yarın da yoğun olacağız.

Yataklarımız bizi bekliyor. Adam başı iki yatak… Daha mı rahat edeceğiz sanki…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder