24 Nisan 2014 Perşembe

23 NİSAN EĞLENCE GÜNÜ


Bir 23 Nisan gününü daha geride bıraktık, neşeyle dolduk. Ellerine bayraklar vererek, müzik eşliğinde çeşitli dans ve eğlencelerle çocuklarımızın gününü bayram ettik.

Siyasilerimiz/yöneticilerimiz koltuklarını sembolik olarak kısa bir süreliğine çocuklara devrettiler. Sembolik çocuk başbakanımıza/valimize anlamak için değil, cevabını duyup gülmek için sorular sorduk.

Benim de 23 Nisanlarım olmuştu. İlk hatırladığım şey, o günün getirdiği sıkıntı idi. 23 Nisan törenleri için özel kıyafetler talep edilirdi. Ve bu para demekti. Altı çocuklu bir babadan bu parayı gözyaşı dökmeden koparmak pek mümkün olmazdı. Kayseri’de küçükken abimlerin bu durumu yaşadıklarına şahit olmuştum.

Tören demekti 23 Nisan. Şiir okurduk sahnede, bize bu bayramı hediye eden Atatürk’e şükranlarımızı ifade ederek. Gerçi ben de olmadı ama var mıdır sırf bu bayram hediyesi sebebiyle Atatürk’ü seven?

Büyüdük. Hakikatin pek de böyle olmadığını yani 23 Nisan’ı Atatürk’ün çocuklara, dünya çocuklarına armağan ettiği ifadesinin bir Cumhuriyet efsanesi olduğunu öğrendik. Yine de Atatürk’e sevgim değişmedi.  

Mesele bu değil zaten. Bayramın Atatürk’e atfedilmesinden, olayın asıl kahramanı dönemin Çocuk Esirgeme Kurumu Başkanı Dr.Fuad Bey de rahatsız değildir eminim.

Mesele bayramın amacından saptırılmasıdır. Fuad Bey’in kemiklerini sızlatan da budur zaten.

23 Nisan çocukları eğlendirme günü değildir. Çocukların eğlenmek için bayramlara ihtiyacı yok ki! Çocuk bu, eğlenir her durumda, eğlence arar her ortamda. Bakın Suriye’ye: Bomba yağarken çocuklar yine çocuk.

Çocuk bayramı demek, çocukların unutulmadığı gün demektir. Yoksa hakikati unutmak için bir günü tozpembeye çevirmek demek değildir.

23 Nisan, okuyamayan çocukların günüdür.

23 Nisan, çalışmak zorunda kalan, sömürülen çocukların günüdür.

23 Nisan, çocuk yaşta babası yaşındakilerle evlendirilen kız çocuklarının günüdür.

23 Nisan, yetimlerin günüdür.

23 Nisan, kapitalist sistemin çalışmaya zorladığı annelerin kreşlere bıraktığı bebeklerin günüdür.

23 Nisan, eften püften sebeplerle boşanan çiftlerin arada kalmış, geleceğe umutsuz bakan çocuklarının günüdür.

23 Nisan, “beden benim bedenim” diyen zihniyetin yaşam hakkını elinden aldığı, çocuk olamayan ceninlerin günüdür.

23 Nisan çocuklarla ilgili her şeydir, ama eğlence günü değildir.

Biz büyükler 23 Nisan zihniyetimizi değiştirmedikçe, o gün çocuklara asla bayram olamaz.

Gelin, koltuklarımızı çocuklarımıza devretme işini bırakalım. Çocukların hayatını değiştirmiyor ki bu sembolik tören.

Zihniyeti değiştirmeliyiz en önce. “En az üç çocuk” diyoruz ama asgari geçim haddinin hesaplamasında 4 kişilik alıyoruz aileyi. Niye?

Bir fakirin sofrasına sürpriz, çat kapı misafir olup o fakir aileyi sevindiriyoruz. Oysa asgari ücreti insaflı bir seviyeye getirebilsek, ülkedeki tüm fakir ailelerin sofrasına aynı anda misafir olup sevindireceğiz.

Bir babanın çocuklarının makul isteklerini karşılayabildiği bir gelir sunabiliyorsak, çocuklarımızı başbakan koltuğuna oturtmamışız, hangi çocuğun umurunda?